Sibel BAY'ın 06 Haziran 2023 tarihli yazısı
Mustang İnebolu’da babaanneleri ve amcası ile yaşayan, anne ve babalarını erken yaşta kaybetmiş beş kız kardeşin aile ve toplum baskısıyla nasıl büyüdüklerinin ve bu baskıyla hayatlarının nasıl evrildiğini anlatan bir filmdir. Geleneksel Türk toplumunun kadınlara uyguladığı ayrımcılığın daha çocuk denilebilecek yaşlarda başladığının. ‘Ağaç yaş iken eğilir’ formatıyla hayatlarının nasıl kabusa dönüşebildiğini filmde görmekteyiz. Filmin başlarında kız kardeşlerin gülmelerinin, eğlenmelerinin işlendiği bu evde kızların erkek arkadaşlarıyla oyun oynaması ve onların omuzlarına çıkması sonucunda, kızların erkeklerle oynadığını ve erkeklere “sürtündüğünü” söyleyen toplumdaki namus bekçiliğini üstlenmiş kişilerin kızları babaannelerine ve amcalarına şikâyeti ve toplumda çıkan dedikodu sonucunda eğlenen, oyun oynayan kızların namussuzlukla yaftalanmasını görüyoruz.
Çıkan dedikodular sonucunda kızların babaannelerinin de dedikoduyu çıkaran kişilerden farkı olmadığı için kızları olabildiğince bol, salaş “namuslu” bir şekilde giydirip kahvehanenin önünde yürütmesi ve ataerkil sistemde namussuzlukla yaftalanan kızların aslında namuslu olduğunu yine erkeklere kanıtlamaya çalışması, toplumsal normların ne denli geleneksel ve bağnazca olabileceğinin en iyi göstergesidir.
Evde televizyon gibi teknolojik ürünlerin de kızlara yasaklanması ile adeta hapis hayatı yaşayan kızlar babaanneleri ve diğer kadınlar tarafından yemek yapmak, ev işi yapmak, dikiş dikmek gibi işler öğretilerek adeta ev hanımlığı için eğitilirler.
“Bölgedeki bir futbol maçında, maça giden erkek seyircilerin bir önceki maçta küfretmeleri sonucu, Türkiye Futbol Federasyonu bir ceza uygulaması olarak, tek maç için o futbol takımının tribünlerine sadece kadın ve çocukların girebilmesine hükmetmiştir. Federasyonun uygulaması, Türkiye’de kamu tarafından bilinen gerçekleşmiş bir olaydır ve filmin konusuyla doğrudan alakalı olmasından ötürü filmin dramatik yapısı içerisinde yer bulması, kurgu ile gerçeği birleştiren ve filmin geneli itibariyle yansıttığı mesajlar açısından tutarlıdır. Erkeklerin ancak ceza aldıkları bir anda kadın ve çocukların kendilerini toplum içerisinde gösterebilme, kamusal alanda bulunabilme imkânı doğabileceğinin önemli bir göstergesidir. Bu haberi alan kızlar, evden kaçmak suretiyle maça gitmeye karar verirler.” (DİKER, Batı-Dışı’nın Yeniden Üretimi: ‘Mustang’ Filminin Sosyopolitik Bağlamda Değerlendirilmesi, 2015)
“Maça giden kızlar tribünde eğlenirken, televizyonda torunlarını gören babaanne fenalık geçirir. Mahallenin diğer kadınları durumu örtbas etmek için hızla davranarak evin elektrik sigortasına ve kasabanın elektrik direğine zarar vermek suretiyle maçın köyün erkekleri tarafından izlenmesini engelleyip, kızları amcalarının hiddetinden korumayı amaçlarlar. Bu noktada feminist bir eleştiriyle kadınların, ataerkil sistemi erkeklerden daha çok sahiplendikleri ve özgürlük arayışında olanları gizlice bastırma niyetinde oldukları görülür.” (DİKER, Batı-Dışı’nın Yeniden Üretimi: ‘Mustang’ Filminin Sosyopolitik Bağlamda Değerlendirilmesi, 2015)
Türkiye’de geleneksel toplumsal normlara göre adı çıkan bir kızın “temizlenmesinin” yollarından birisi de kızın evlendirilmesi ve kocasının hizmetine girmesidir. Filmde gördüğümüz üzere kızların ikisinin babaannelerinin ayarlaması sonucunda evlendirilmesi sonucunda kızların sırf eğlendikleri için işlerin bu denli büyümesini ve geleneksel sisteme boyun eğmek zorunda kaldıklarını görmekteyiz.
Toplumun kadınlar üzerindeki bu baskısı yalnızca fiziksel değil kadınları psikolojik olarak da bir hayli olumsuz etkilemektedir. Bu durum sonucunda çıkan dedikodular veya özgürce güldüğü eğlendiği için damgalanan kadınlar hem toplumdan dışlanıyor hem de namus kavramı adı altında öldürülebiliyor.
Filmde herhangi bir namus cinayeti işlenmemiş olsa bile kardeşlerden ortanca olan Ece bu baskılara daha fazla dayanamaz. Ablalarının evlendirilmesi ve kendisinin de sonunun bu olduğunu görmesi sonucunda Ece intihar eder. Filmde bu intihar çok kısa bir sürede işlenmektedir. Bunun sebebi de toplumda sırf baskılardan yaftalanmalardan dolayı ölen kadınların artık normal karşılandığını, toplumsal normların kadınların hayatının dahi son bulmasına etki ettiğini bize vermektedir.
“Mustang, kadınların özgürleşmesini ele alan ve bununla ilgili somut detayların gösterildiği feminist bir film olarak kolaylıkla değerlendirilebilir. Ancak film politik düzlemde değerlendirildiğinde, kızların özgürlük çabasının önündeki muhafazakârlık olgusu, taşra – kent ikilemi içerisinde modern ve geleneksel arasında sıkışmış bir biçimde ve yapılan genellemelerden dolayı yüzeysel bir boyutta yansıtılmaktadır. Bu ikili çatışma, mikro düzeyde evin içerisi ve dışarısı şeklinde izleyiciye yansıtılarak, izleyicinin muhafazakâr bir yapının bilinmeyen yönlerini keşfetmesini sağlamaktadır.” (DİKER, Batı-Dışı’nın Yeniden Üretimi: ‘Mustang’ Filminin Sosyopolitik Bağlamda Değerlendirilmesi, 2015)