Ebrar ÇELİK'in 28 Nisan 2024 tarihli yazısı: Sosyal Medya ve Nefret Söylemleri
Sosyal medya platformları, çağımızın en güçlü iletişim araçlarından biri. Ancak bu platformlar, son dönemlerde çekişmelerin ve olumsuz yorumların sert bir dille dile getirildiği bir yer haline geldi. Bu nedenle sosyal medya, nefret söylemlerinin yayılmasına büyük bir zemin hazırlıyor diyebiliriz.
Bu söylemler, sosyal medya platformlarında özellikle anonimlikten kaynaklı olarak kolayca yayılabiliyor ve büyük bir etki alanına sahip olabiliyor.
Hedef alınan kişilerle ilgili tek bildiğimiz genellikle yaptıkları bir yorumla sınırlı olduğu için, onları sadece bu yorumla değerlendirme eğiliminde oluyoruz.
Kendi görüşümüzle aynı fikirde olmayan kişilere karşı iletişimimiz, yüz yüze olabileceğimizden çok daha kaba ve hatta tehdit içeren ifadelere kadar varabiliyor.
Bu durum birçok olumsuz sonucu da beraberinde getiriyor. Örneğin, hedef alınan grup veya bireyler üzerinde psikolojik etki yaratarak, onların duygusal sağlığını olumsuz etkileyebiliyor. İnsanların sürekli olarak nefret dolu mesajlarla karşılaşması, depresyon, anksiyete ve hatta intihar düşünceleri gibi ciddi sonuçlara yol açabiliyor.
Sosyal medya kullanıcılarının duygu durumlarının kolay bir şekilde manipüle edilebileceği ise yadsınamaz bir gerçektir. Özellikle de gelişme çağında olan bir çocuğu düşündüğümüzde... Bu çocuklar, kendi benliğini bulmaya çalışırken büyük hayallerle doludur ve duygusal istismara son derece açıktır. Dolayısıyla, bu tür zararlı içeriklere maruz kaldıklarında psikolojik olarak etkilenebilirler ve hatta fiziksel şiddete yönelebilirler.
Sosyal medya platformları, bu sorunu çözmek için, daha etkili politikalar ve teknolojik çözümler geliştirmelidir. Bu politikalar, nefret söylemlerini tespit etmek ve kaldırmak için daha hızlı ve etkin bir şekilde çalışmalıdır.
Ancak, bu sorunu tamamen çözmek için sadece sosyal medya platformlarının çabaları yeterli değildir. Özellikle, ebeveynlerin bu meseleyi çocuklarının okullarında gündeme getirmesi büyük önem taşır. Bilgilendirme seminerlerinin rehber öğretmenler tarafından düzenlenmesi ise kaçınılmaz bir gerekliliktir.
Bununla birlikte, toplum olarak, hoşgörü ve saygı kültürünü teşvik etmeli ve nefret söylemlerine karşı sıfır tolerans politikası benimsemeliyiz. Her bireyin farklılıklara saygı duyması ve birbirini anlamaya çalışması, daha barışçıl bir dünya için önemli bir adımdır.
Yalnızca bu şekilde, sosyal medyanın olumlu etkilerinden tam anlamıyla faydalanabilir ve daha güvenli bir çevre oluşturabiliriz.