Dr. R. Bülend KIRMACI'nın 25 Şubat 2025 tarihli yazısı: Uyandırma Saati Değil Uyutma Saati!

Televizyonlarda 'ana zaman' diyorlar sanırım, haberleri sunuyorlar.

Bir de anchorman midir nedir acayip bir tanım var; bu da ana haberi sunanlar için kullanılıyor.

Bazıları ayakta, ellerinde sopa, önlerinde kağıtlar ile bağıra çağıra, şekilden şekile giriyorlar.

Kıyafet, makyaj, mikrofon, ışık, kamera, arka fon, adeta sanatsal bir hava...

Fakat öz ve içerik olarak hava-cıva...

Şov!

Bu ana haber sunucularına çuvalla para ödeniyormuş.

Kimin sunucusu şovunu daha iyi yaparsa, kanal reklam alıyor, cepler doluyor!

Yazılı ve görsel basında ücret ve maaşlar konusunda nicedir büyük dengesizlikler var;

Fakat bu medya borazanları parasal/duygusal! açıdan adeta patronlarla yarışıyorlar...

Çoğu milyarder koşullarında yaşayıp, toplumdaki yoksulluktan dem vuruyor...

Ne acı değil mi?

Bipolar bozukluk adeta, bir bedende iki ruh; saatlerce fukara edebiyatı yapıp, lüks içinde yaşayıp, yastığa kafayı koyup, ertesi gün aynı şeyleri söylemek...

Bir insan için savunduğu değerlerden tam tersi bir hayat yaşamak kadar zor bir şey olamaz.

İşte bunlar, bunu yapıyor, yapabiliyor...

Ve holdinglerin güdümündeki kimi medya ise "ruhunu şeytana satmış" vaziyette ve tıynetteki kişileri ön plana çıkarıyor...

Üstelik yalnız medyada da değil, siyasette de, sanatta da...

Halk bunlara bakıp, kendi değer yargılarını sorgular hale geliyor;

Bunca eşitsizlik, bunca sömürü, bunca hırsızlık, bunca istiskal nedendir diye sorgulamaktan da yoruluyor...

Acaba "sorun bende mi" diye kendi kendine düşünmeye başlıyor insanlar...

Öyle ya politikacı, sendikacı, sanatçı, dahası kimi "hocalar" eleştirdikleri hayatı yaşayarak ilkelerini tekzip ediyorlar;

Arada bir küçük doğrular dillendirilse de büyük gerçekler göz önünden kaçırılıyor,

Sorunlar çarpıtılıyor, "panayır aynası" gibi küçükler büyük, büyükler küçük olarak yansıtılıyor,

Hakkaniyet adına, hak kavrayışının içi gizlice boşaltılıyor,

Bu kara düzeni "olağanlaştıran" ise kimi medya sunucuları oluyor...

Halk en sonunda, "nasılsa bir şey değişmez, böyle gelmiş böyle gider" noktasında zihinsel harakiri yapıyor ve bu düzen işte böyle kanıksanır hale geliyor...

O nedenle "düzenbazlar" söz konusu medya bülbüllerine dünyaları verseler yeridir...

"Yemleyin geviş getirsinler gayrı!!"

Nihayet bir teşbih daha yapalım...

Çocukluğumuzda saat başı kafasını çıkaran ve öten sarı bir kuşun olduğu duvar saatleri vardı...

Uyandırma saatleri yerine de geçerdi...

Şimdiki medya ana habercilerinin çoğu ise "uyutma saati" olarak arz-ı endam ediyorlar.

Uyutma saatleri!

Değerleri bu!