R. Bülend KIRMACI'nın 18 Ekim 2024 tarihli yazısı: Uygarlığın 3 Göstergesi

Nedir derseniz?

Derim ki;

Milli gelir değil...

Bankaların zenginliği değil...

Oteller veya AVM'ler de değil...

Diyelim yolunuz bir ülkeye düştü ya da aklınıza memleketiniz (şehriniz) düştü!

Nedir uygarlığın, çağdaşlığın üç göstergesi?...

Bence; sağlık hizmetleri, eğitimin kalitesi, trafik düzenidir.

Bunlarda sınıfta kalan, gerçekten "geri kalmış" demektir.

Son çeyrek yüzyılda özellikle de bugünkü iktidarın yönetiminde, bu üç konuda çağ atlamadık, ters takla attık.

Eğitim giderek paralı, sağlık giderek pahalı, trafik giderek arapsaçı haline geldi.

Bugün özel okullar eğitim sisteminin lokomotifi halindeler.

Devlet okullarında "temizlik yaptırmak" bile sorun haline gelmiş bulunuyor.

Sağlıkta, hasta garantili şehir hastanelerinden randevu almak deveye hendek atlatmak kertesinde zor.

Uzman bulmak için, özele veya muayenehaneye koşturmak neredeyse kaçınılmaz zorunluluk halini almış bulunuyor.

Ekonomik zorluklar nedeniyle bel veren orta direk, temel sağlık ve eğitim giderlerini karşılamakta giderek zorlanıyor.

Kredi kartı ile eğitim, borç senediyle sağlık; işte vatandaşın çilesi burada düğümleniyor.

Kuşkusuz bu tablo çağdaş toplumun, uygar yaşamın tablosu değil...

Bunun üstüne bir de kültürel yozlaşmanın etkisindeki trafik düzeni akla geliyor...

Ne düzen ama, çakara, afra tafraya açık, içinde saygı, kural, had bilirlik olmayan bir düzen...

Yetmeyen yollar, yetmeyen raylı veya toplu taşımacılık...

İşte bu üç olgu, halimizin özetidir...

Türkiye ekonomide orta direği çökertmekle kalmamış, sosyal devlet anlayışını ve nihayet sosyalliğini de erozyona uğratmıştır.

Geride bıraktığımız 25 yılda, önümüzdeki 50 yılı kaybetmiş gibiyiz.

Gün yitirmeden insancıl sosyal planlı programlı gelişme anlayışına ekmek gibi, su gibi ihtiyacımız vardır.

Büyük uygarlığımız her şeyin en iyisine layıktır.