Kadriye Ciritci'nin 14 Şubat 2023 tarihli yazısı: Ya Sonra…
Bazı insanlar vardır, kanatları sırtlarında değil yüreklerindedir.
On ilimizde yaşanan depremin ardından hâlâ canlı insanlara ulaşılmaya çalışılıyor. Mucizelere tutunmak yoruyor insanı ama gelecek mucizeleri karanlığın içinde bekliyoruz, tıpkı her karanlığın aydınlığa çıktığı gibi…
Bebeği, yaşlısı, genci bir mucize gerçekleşsin umuduyla yapılan çalışmalar sonucunda enkazdan şansı yaver gidenler canlı çıkıyor, hayatını kaybedenler hayatta kalan yakını var ise gerekli işlemlerden sonra teslim ediliyor. Depremzede birçok aile ya yakınlarının yanlarına ya da farklı şehirlerde kamuya ait kamplara, öğrenci yurtlarına, bazı otellere yerleşti. Asıl iş bundan sonra başlıyor. Afet yönetmeliği hazırlanmış, lakin afet sonrası hiç bir planlama yapılmamış, bunu ben değil afet yönetmeliğini hazırlayanlar arasında bulunan Kocaeli Üniversitesinden bir akademisyen hoca söyledi. Oysa iyi yönetilen bir afet planlaması ile bunca acının bir nebze üstesinden gelinebilirdi. Vaktinde ulaşılmayan enkazlar, yardımlar, afetin bilançosunu ağırlaştırdı. Üniversitelerin yüz yüze eğitime dönmesini son derece sakıncalı buluyorum.
Bu kararın alınmasında soruna sorunla yaklaşmak yerine, soruna çözümle yaklaşılması gerektiğini düşünüyorum. Depremzede vatandaşlar için geçici konut olarak kullanılan öğrenci yurtlarının gerçek sahipleri olan öğrencilere geri verilmesi, depremzede vatandaşların otellere yerleştirilerek yaşam alanlarının rahatlatılması gerektiğinin önemine vurgu yapmak istiyorum. Üretilecek çözümler içerisinde deprem bölgesinde eğitim gören öğrencilerin başka illerdeki üniversitelere yatay geçişleri sağlanabilir. Yurt dışındaki üniversitelerde doğru planlama ile eğitim görmelerinin önü açılabilir. Diğer bir alternatif çözüm ise deprem bölgesinde güvenli alanlara konteyner üniversiteler ve barınma yerleri kurulabilir, böylelikle de eğitime devam edilebilir. Ülkenin geri kalan tüm illerinde kesintisiz mevcut sistemle zaten eğitim gerçekleşebilir. Deprem bölgesi için alınan uzaktan eğitime geçiş kararında bilgisayar, tablet, internet gibi şu an mevcut olan iletişim eksikliği göz önünde bulundurulmalı ve bir an önce bu karardan dönülmelidir. Az hasarlı ya da orta hasarlı evlerin tespiti ve hızla onarılması, oturabilecek yapıların güçlendirilmesi için çalışmaların süratle başlatılması gerekmektedir. Birçok aile yok oldu, bazıları da ailelerinden birçok ferdini kaybetti. ‘Hayat devam ediyor.’ denilse de o bölge insanı için maalesef devam etmiyor. Ölüsüne kefen bulamayan aileler, toplu mezarlara ceset torbaları içinde atılan ölüler, ortada kalmış küçücük bebekler, kardan kapanmış yardım ulaşmayan köyler, kurulamayan çadırlar, vatandaşın kendi çabasıyla kurduğu seyyar tuvaletler...
Bunlar yetmezmiş gibi; yağmalanan evler, iş yerleri, enkazdaki ölülerin ceplerinden çalınan kredi kartları ile yapılan alışverişler, ölülerin parmağındaki yüzüğü çalan yağmacılar, yardım tırlarının yolunu kesip içinde bulunan yardım malzemelerini yağmalamaya teşebbüs eden yıllardır misafir ettiğimiz sığınmacılar, farklı yerlerden gelen yardım kolilerinin üzerine şak diye yapıştırılan parti amblemleri...
Sosyal medyada gördüğüm fotoğrafları ve izlediğim videoları hayatım boyunca asla unutmayacağım. Bizler sıcak evlerimizde oturuyoruz belki ama yüreğimiz onlarla birlikte üşüyor. Fay hattında olduğumuzu ve deprem ülkesinde yaşadığımızı her an aklımızın bir köşesinde tutalım ve bu gerçekle yaşamayı öğrenelim. Buna rağmen öğrenmiyor ve tedbir almıyorsak, böyle acıların da her zaman yaşanacağı bilincinde olalım. Fay hattının nerelerden geçtiği bellidir. Havaalanı yapılıyor, yol yapılıyor, bina yapılıyor fay hattının üzerine şehirler kuruluyor ranta, talana göz yumuluyor. Bunları yaparken neden bir fizibilite çalışması yapılmıyor, yapıların güvenliği sağlanmıyor ve denetlenmiyor? Eskiden jeoloji mühendisleri için iş alanları çok kısıtlıydı. Şimdilerde inanın en çok onlara ihtiyaç var. Bu alanda gelişen teknoloji ile daha güçlü çalışmalar yapılabilir. Önceki yıllarda yaşanan depremlerden hâlâ payımızı almamış, zerre kadar akıllanmamışız biz hâlâ neyi bekliyoruz? Neden bekliyoruz?
Hızla önlem alınması gereken bir diğer konu, banka kredi kartlarının salgın döneminde limiti yükseltilen temassız özelliği, bu dönemde en azından bir süreliğine kaldırılmalı ve kredi kartlarının şifreli kullanım ile çalıntıya karşı güvenliği arttırılmalıdır. Enkazdan çıkartılan her çocuk kayıt altına alınarak sosyal hizmet uzmanları tarafından tedavi oldukları yerlerde takip edilmeli, ailelerine teslimi yapılmalıdır. Hastanelerde tedavi gören binlerce depremzede için hasta engelli arabaları şimdiden temin edilmelidir. Uzun süre enkaz altında kalan depremzedelerin böbrekleri hasar görüyor, diyaliz makineleri yeterli ihtiyacı karşılayamıyor, bununla ilgili bir çalışma yapılarak mevcut cihazların artırılması gerektiğini düşünüyorum. Bu ve bunun gibi pek çok alanda alınması gereken tedbirler var fakat yazmaya kalksam sayfalara sığmaz. Hızla hayata geçirilmesi gereken pek çok başlık, iyi planlama ile derhal başlatılmalıdır.
Mevlana bir sözünde şöyle diyor, “Akıl sonradan ah çekmek için değil, düşünüp tedbir almak içindir.”
Tedbir… Tedbir… Tedbir…
Akılla, bilimle, dayanışmayla…
İnsana, doğaya, hayvana saygıyla... En önemlisi vicdanla yaralarımızı sarıp ranta, yağmaya izin vermeden şehirler yeniden kurulmalı ve yaşanılır yerler hâline getirilmelidir.
Deprem bölgesi için yardımda yarışan gönüllü değerli vatandaşlarımıza, sivil toplum kuruluşlarına, Mehmetçiğimize, madencilerimize, AHBAP’a, AFAD gönüllülerine, UMKE’ye, belediyelerimize, yabancı ülkelerden gelen arama-kurtarma ekiplerine, her bir taş parçasını kaldırarak enkazdan canlı çıkartma çabasında olan herkese şükranlarımı sunuyorum.
Şimdi vicdanlarımızı sorgulama ve kendimizle hesaplaşma vaktidir. Bazen geç kalıyoruz insana, hayata, insan olmaya, insanca yaşamaya…
Şapkanı önüne koy ve düşün!..