Tuğba EROĞLU'nun 16 Aralık 2023 tarihli yazısı: Yarım Elma Gönül Alma
Hediye vermek köklü bir geleneğin veya ritüelin bir parçası olabileceği gibi iki kişi arasındaki bağlantıdan doğan bir olay da olabilir. Hediye alışverişinde eski geleneklerden kaynaklanan yazılı olmayan kurallar barınabilir.
Köy okulunda öğretmenlik yapan annem hep şöyle derdi: “Doğum günümü hep çocuklarım kutlasa. Bir o kadar masum, özenli, ince düşünceli…”
İçtenlikle yazılmış güzel sözler, gazete kâğıtlarına sarılmış hediyeler, anne eli değmiş tereyağları, çörekler, börekler…
Kimilerine göre hediye vermenin amaçları geleneksel olarak başkalarıyla olan bağları düzenlemek, statü, kimlik ve kontrolü iletmek olmuştur. Daha fazla statüye sahip olan kişi genellikle başkalarına daha değerli hediyeler verebiliyor, böylece daha büyük statülerini sembolize edebiliyor. Bugün bile lüks bir hediyenin alıcısı olmak, alıcının sanki diğerinin kontrolü altındaymış gibi hissetmesine neden olabilir. Ancak hediye alışverişinin amacı, toplumun hediye alışverişinin de gösterdiği gibi bağların yaratılmasıdır.
Peki bu bağ nedir? Gönül bağı, dostluk bağı, kan bağı değil can bağı…
Öğretmenimiz rahatsızlandığında onu ziyaret etmek için can attığım bir gündü. Annem ise telaşımdan anlamıyor, markete gidip istediği şeyi aldırmak için sürekli sesleniyordu. Aceleyle çıkıp önce markete gitmiş, sonra da öğretmenimin zilini çalmıştım. Öğretmenimi öylece hasta görmem beni üzmüştü, her şeyi unutmuştum. Annemin siparişini de koridorda bıraktığımı sokağın başında hatırladım. Başımdan kaynar sular inmişti.
Acaba öğretmenim onu kendisine aldığımı düşünüp yemiş miydi? Ağlayarak eve gittim. Annem kapının eşiğinde beni bekliyor, bir yandan da beklediği sipariş için elime bakıyordu. Ellerim ise bomboştu.
Ağlamam ve yutkunmam dindiğinde anlatmaya başladım. Annem büyük bir tebessümle bana bakıyordu. Gözlerinin içi âdeta sevinçten parlayan annemi başta anlayamadım. İçten bir kahkaha atarak konuşmaya başladı: “Sanırım bir öğretmen olarak evladıma verdiğim en güzel ders buydu. Yavrucuğum ağlama, zaten ben seni markete öğretmenin için göndermiştim. Bizler misafirliğe, hasta ziyaretine eli boş gitmeyen bir toplumuz. Büyük ihtimalle öğretmenin senin ona aldıklarından dolayı gururlanmış ve sevinmiştir. Elmaları iyi seçmiş miydin peki?”
Öylece kalmıştım. Annem ne de iyi bir öğreticiydi. Bir poşet elmanın bana verdiği ders ise hayatımın en güçlü anısıydı.
Şimdilerde hediyeleşmek istediğimde hep aklıma o elmalar gelir. Hediyeyi karşımdakine uzatırken de “Yarım elma gönül alma” der gülerim.
Hediyelerin özgürce verildiğini ve bir başkasının saygınlığının bir göstergesi olduğunu hayal etmek hoşumuza gitse de genellikle kültürel veya ilişkisel beklentiler nedeniyle verilir. İster birinin doğum gününü, ister kendi yıl dönümümüzü, dini veya kültürel bir olayı, bireysel başarıları ya da dönüm noktalarını kutluyor olalım, hediye vermek kuralcı ve formalite icabı gelebilir.
Hediyeler, kelimelerle ifade edemeyeceğimiz, ifade etmekte zorlanabileceğimiz duyguların sembolleridir ve hediyemiz beklenmedik bir şekilde görüldüğünde mesajımız ummadığımız kadar iyi bir tecrübe sunabilir. En iyi hediyeler ise her zaman alıcının kalbine anladığı dilde hitap eden hediyelerdir.