Mürvet KARA'nın 27 Aralık 2023 tarihli yazısı: Biz Olmak

“Kahvaltıya gidelim mi”, “Bizimle beraber gelirsin değil mi”, “Beraber film mi seyretsek”; bu cümlelerin tamamı “biz” öznesiyle kuruludur. Biz olmak, beraber kahvaltı yapmak mıdır? Beraber gezmeye gitmek midir? Birlikte film mi seyretmektir?

Hep beraber var olmak, ortak ilgilerin ve davaların yanı sıra bakışın ortak bir nesneye yönelmesi demektir. En azından Heidegger böyle tanımlıyor. Pekâlâ biz, biz dediğimiz cümlelerde, bizden gördüğümüz insanlarda bu özellikleri görüyor veya hissediyor muyuz? Hissetmiyorsak veya görmüyorsak bu insanlarla beraberliğimizi sürdürme noktasında neden ısrarcı oluyoruz?

Kaybetmekten korktuğumuz şey tam olarak nedir? İnsanlar mı? Onların bizim için sağladığı konforlu ve alışkanlıklarla dolu alan mı? Yoksa geçmişe dair bir özlemi gidermeye mi çalışıyoruz? Pekâlâ hep beraber var olmak ne demek? Biz olmak ne demek? Aradaki fark nedir?

Aslında her sabah aynı saatte işe giden, aynı saatte işten dönen herkes hep beraber var oluyor demektir. Hep beraber aynı markaları giyinmek istiyorsak, aynı hayatlara özeniyorsak, aynı fikri savunuyorsak bu, hep beraber var olduğumuz anlamına gelir. Kitleler hâlinde var olduğumuzu gösterir!

Ünlü oyuncuların oynadığı tiyatro oyunlarında sıra beklerken de… Çok satan kitapları okurken de… Bu liste uzar gider.

Gözlerimizi bir de en yakınlarımıza çevirelim. Aynı evi paylaştığımız insanlara bakalım. Akşam tek kelime etmeden yatıp uyuyan çiftleri anımsayalım. En yakınımızdakinin, günü gelip en uzağımıza düştüğünü gördüğümüz hiç olmadı mı? Tabii ki oldu. Herkes bunu en az bir defa yaşamıştır.

Oysa o da bizim gibi her sabah aynı saatte kalkıp işe gidiyordu. Her akşam benzer saatlerde eve dönüyordu. Ama insan yığınlarından bir farkı vardı. O herkesten biri değildi. O bizden biriydi! Bu defa ne eksilmiş olabilirdi? Ortak ilgilerin ve ortak planların, hedeflerin artık eskisi kadar cazip gelmemesi olabilir miydi bu? Kırgınlık, kızgınlık böyle bir şey miydi? Çekip gitmeyi istemek mesela, ilginin olduğu başka bir yerin çekimine kapılmak. Oysa bunun bir sonu var mı? Yok. İlgiler akışkandır. Çünkü insan her defasında daha uzakta olana ilgi beslemeye, onunla birlikte olmaya çalışır. Onu kendine katmak ister.

Oysa artık el altında olduğu için eskisi kadar ilgisini çekmeyen bir “yakındaki uzak” vardır. Onu yeniden hayatının içindeki ilgilerle ilgilendirmek, onun hayatındaki ilgilerle ilgilenmek dururken neden gitmeye karar vermiştik? Çözümsüz kalmaktan mı? Yoksa bazı gidişlerimizle “Kendine gel” uyarısında bulunmak için mi? Ya da bazı sessizliklerle...

Sözün özü deyip tüm bunları toparlamak için tek bir cümle aramaya koyulacağım şimdi. Bulamayacağım. İnsan, uzaklara ait bir varlıksa ve her birimizin yakınlarında bir uzağı varsa, onu yakınların yakını yapmak için, elinden geleni yapması gerekir. En azından denemesi gerekir. Herkesin hep beraber var olduğunu ama hiçbir zaman biz olamadığını ve biz olmak için bedel ödemenin zaruri olduğunu unutmamak gerektiği gibi… Sevdiklerinizi yakındaki uzak olmaktan kurtarın! Onlarla “biz” olmanın tadını çıkartın!