Baha YILMAZ'ın 18 Eylül 2023 tarihli yazısı: Çöplük 2
Nihar arabaya gelerek arka camın önüne eğilerek,
- Müdürüm, yiyecek arıyormuş.
Baydur yüzünü ekşiterek sordu:
- Çöplükte mi? Dedi.
Nihar sessiz kalmayı tercih etti.
- Söyle, gelsin, onun karnını doyururuz, biz!
Nihar hızlıca adamın yanına koştu. Arabaya doğru dönerek başını sağa sola çevirerek adamın gelmediğini ifade etti, müdürüne. Baydur, güneş altında kalmaktan, Anadolu bozkırının altında kavrulmuş, simsiyah elleriyle hızlıca kapıyı açtı. Bir çırpıda çöplerin yanında beliriverdi. Tereddüt etmeden sordu:
- Buradan yemek çok mu hoşuna gidiyor, neden gelmiyorsun?
- Ben zaten karnımı doyuruyorum, sadakaya ihtiyacım yok. Diye sert bir şekilde seslendi Baydur’a.
- Senin adın ne? Diye selendi sert bir tavırla Baydur.
- Kasım!
- Kasım, sana iş mikanı verirsek burada yemek yemeği bırakır mısın?
Kasım tam cevap verecekti ki Baydur ikinci soruyu peşi sıra sordu. Her zamanki acul tavrıyla.
- Senin kimin kimsen yok mu?
- Var da yok! Dedi kızgınlığı artığı belli oluyordu Kasım’ın bu soru karşısında.
En sonunda, kısa bir sohbetin ardından Kasım’ı çöplükten çıkmaya ikna etiler. Kasım’ı arabaya bindirirken, üstündeki kıyafetleri ve cildini kaplayan kir, uzun süredir banyo yapmadığını anlatıyordu.
Daireye vardıklarında hemen dışarıdan pide söyledi, Nihar. Baydur bir süre sonra Nihar’ı yanına çağırarak bir miktar para verdi. Kasım’a; iç çamaşırı, giyebileceği pantolon gibi kıyafetler almasını ayrıca banyo yaptırmalarını da ekledi. Kurumun il dışından gelen misafirlerini ağırladıkları misafirhanede banyo yapması sağlandı. Üstünün değiştirilmesi sağlandı, Kasım’ın. Öğleden sonra haymanaya gitmeden önce Kasım’ı yanına çağırdı, Baydur. Genişçe bir odaya giren Kasım, üstü kitaplarla, dosyalarla kaplı büyükçe bir masada çalışan adamı süzdü. Sanki odada yok gibiydi. Adam, o yokmuş gibi çalışmasına devam ediyordu. Oysa odaya girerken kapıyı çalmıştı. Hatta odaya girmeden önce sekreter ve hizmetli bir sürü nasihatte etmişti.
- Sormadan sakın cevap verme!
- El kol hareketi yapma!
- Valla kızdı mı yandın!
Kimin yanına gelmişti? Kimdi bu adam? Durup dururken yardımcı olmuştu. Hele bu zamanda kim kime yardım ederdi. Kızı ve damadı bile ona sahip çıkmamışlar, onu kapıya koyuvermişlerdi, bir çırpıda.
Baydur önündeki yazıyı tamamlamış olmalı ki başını masadan kaldırdı ve mütebessim bir ifadeyle Kasım’a baktı. Ardından, sabah ki bitmek bilmeyen soru faslının başlangıcının ipucu olabilecek bir soru sordu: “Doyurdun mu karnını?”
Kasım, sessiz ama saygılı bir ifadeyle cevap verdi. Sabah ki hırçınlığı gitmiş. Sanki süt dökmüş bir kedi gibi mahzun, kısık bir ses duyuldu büyük odada: “Evet efendim”
Baydur, bugünden itibaren işe başladığını ifade etti. Kalacak yerini tarif ettikten sonra bir sessizlik oldu, odada.
- Allah razı olsun, müdürüm! Diyerek zaten bir nevi işe başladığını resmen ifade etti.
- Bunda teşekkür edilecek bir şey yok! Dedi.
Sanki yapılanlar herkesin yapabileceği, zaten yapılması gereken bir şeymiş, vaka-i adiyeden bir konuymuş gibi cevapladı, Baydur:
- Evladım önemli olan çalışman, çalışırsan her şeyin üstesinden gelirsin.
Aradan geçen uzun yılların ardından tüm kurum Kasım’ı benimsedi. Hatta kurumun en sevilen simalarından bir oldu. Kızı ve damadı kazandığı parasını elinden almasınlar diye kimi zaman aldığı maaşı Baydur’a emanet ederdi, Kasım. Akşamları kaldığı Salçahane bölümünü temizlikten bal dök yala bir hale getirmişti. Sadece onunla kalmaz, kurumun her tarafını teftiş eder, temizliğinde bir eksiklik varsa giderirdi.
Yıllar sonra emekli olduktan sonra bir gün Baydur’un ölüm haberini aldı, Kasım. Zaten uzunca bir süredir felç miymiş neymiş bir hastalıkla boğuştuğunu biliyordu müdürünün. Mezarın yerini öğrendikten sonra mutat olarak mezarı temizlediği ve baktığı söylendi Kasım’ın. Bir nevi hayatını gerçekleştirmesini sağladığı vazifesi, temizlik mesleğini ifa ediyordu, yaşarken bir türlü duygularını ifade etmeyen müdürünün takdirini kazanmak ister gibi. Ardından Kasım da vefat etti bir süre sonra. Kasım kurumdan arkadaşlarıyla bir sohbet esnasında şöyle demişti: “Bana o kadar yardım etti ki anlatamam, her karşılaştığımızda gözlerinin içine bakar ve benden yaptıklarının karşılığında bir şeyler istemesini beklerdim. Ancak istemedi. Ben bu adamı anlamadım arkadaş! O başka birisiydi.”