Betül Gökçe AKGÖL'ün 12 Mart 2024 tarihli yazısı: Cumhuriyet’in İlk Yıllarının Şahidi: Ankara Palas
Ankara’nın merkezinde, Cumhuriyet’in ilk yıllarında inşa edilen ve zaman içinde şehrin sembollerinden biri haline gelen Ankara Palas, yalnızca bir otel değil aynı zamanda şehrin tarihine tanıklık eden bir yapıdır. Ankara Palas’ın duvarları, Cumhuriyet’in ilk yıllarının heyecanını, ruhunu ve modern Türkiye’nin doğuşunu yansıtır.
Yeni Başkent Ankara’nın ilk modern oteli olarak tanımlanan Ankara Palas, aslında konaklama ihtiyacından doğmuş. 1920’li yıllar, dönemin koşulları da göz önüne alındığında çok fazla aydının, devlet görevlilerinin akın akın Ankara’ya geldiği bir dönemdir. Ancak birçok aydının anılarında da bahsettiği gibi, Ankara’da ne gelenler için kalacak yer ne oturulacak bir kıraathane ne yemek yenecek bir lokanta ne de akşamları gidilecek bir yer vardı. Ankara, bu yoğunluğu kaldırabilecek güçte değildi. O yıllarda Ankara’ya gelen konuklar için otel olarak kullanılabilecek Taşhan vardı. Yani 1920’li yılların Ankara’sında en önemli ihtiyaçlardan ilki konaklama ve yemek yenilebilecek yerler, bir diğeri ise sosyalleşme alanlarıdır. Birçok yazar da anılarında, tek başına yaşayanlar için Ankara akşamlarının sürgün yeri gibi olduğundan bahseder.
Cumhuriyet’in ilanından sonra Taşhan, iyice yoğunlaşan Ankara trafiğinde yetersiz kalmış, bu nedenle yeni ve modern bir otel yapılması düşünülmeye başlanmıştı. Bir de bu yeni otel 2. TBMM’ye yakın olmalıydı.
Dönemin Sıhhiye Vekili Dr. Rıza Bey’in talimatıyla 2.TBMM’nin tam karşısına inşa edilecek vekalet konuk binası için mimar Vedat (Tek) Bey görevlendirildi. “Milli Mimarlık Akımı’ndan olan Vedat Bey, aynı zamanda İkinci Meclis binasının da mimarıydı.
1924 yılında başlayan inşaatta iki sene sonra yaşanan bazı problemler nedeniyle Vedat Bey, işten çekilmiş, bunun üzerine yeni bir mimar arayışına girişilmiş. Hatta bir rivayete göre bir süre yapıya projesiz devam edilmiş bu nedenle de merdivenlerin yapılması da unutulmuş, sonradan yapılmıştır. Yine “Milli Mimarlık Akımı”ndan olan Ahmet Kemaleddin Bey, Ankara Palas’ın yapımında görevlendirilmiştir. Ancak Ankara Palas’ın şansına Mimar Kemaleddin de Ankara Palas’ın inşaatını tamamlayamamış, 13 Temmuz 1927 tarihinde şantiyede geçirdiği beyin kanaması sonucunda vefat etmiştir.
Ankara Palas, mimarlardan yoksun kalarak, 17 Nisan 1928’de Ankara’nın o güzelim dokusuna dahil olmuştur.
Büyük ve gösterişli bir giriş kapısı ve sivri kemerli pencereler ile karşılanan ziyaretçilerin, içeri adım attıklarında kendilerini bir zaman yolculuğunun içinde bulmaları olasıdır. Otelin iç mekanları, zarif ahşap işçiliği, renkli mozaikler ve döneminin en lüks mobilyalarıyla donatılmış.
Otuz kaloriferli konuk odası, Viyana’dan getirilmiş gardıroplar, her birinde Ericsson marka telefonlar, susuz Ankara’da ısıtmalı sıcak su banyolu odalar, o dönem perukar denilen berber salonu, kütüphanesi, barı, Salonda bulunan piyano, kadife ve ipek kaplı koltuklar, perdeler, gösterişli avizeler, porselen kahve takımları… Artık Ankara’nın bir otelinden çok bir sarayı vardı.
Bodrumuyla birlikte 3 kattan oluşan otelde, girişte 16 oda, birinci katta 44 oda olmak üzere yapıda toplam 60 oda yer alıyor. Birinci kattaki odalarda, zemin kattan farklı olarak küçük balkonlar bulunuyor. Yapıda misafirler için planlanan ana girişin yanı sıra bir acil girişi bir de servis girişi bulunuyor. Girişin sağında ve solunda yer alan odalar, otelin idari hizmetleri için ayrılıyor. Geniş bir resepsiyonu bulunmayan Ankara Palas’ta en dikkat çekici bölüm balo salonunun büyüklüğü oluyor. Girişin ardından koridoru geçen kullanıcılar bu büyük balo salonuna ulaşabiliyorlar. Balo salonunun sağ tarafında ise çay ve yemek salonları bulunuyor. Bodrum katta ise koca bir dünya daha var. Mutfağın olduğu bu katta bir yandan Ankara Radyosu yayınları yapılırken, müthiş bir müzik dünyası da nefes alıyordu.
Takvimler 19 Mayıs 1928’i gösterdiğinde Afganistan Kralı Amanullah Han ve eşi Kraliçe Süreyya, Ankara Palas’ın ilk konukları olacaktı. Ankara Palas’ın Şeref Defteri’nde yazıları bulunan diğer konukları arasında, İran Şahı Rıza Pehlevi, Ürdün Kralı Abdullah, İngiltere Başbakanı Anthony Eden, A.B.D. Başkanı Dwight Eisenhower, Yunanistan Başbakanı Ioannis Metaksas, Lübnan Cumhurbaşkanı Beşara El Huri, Batı Almanya Başbakanı Konrad Adenauer, İsveç Veliahtı Prens Gustav Adolf, Irak Kralı Fasal, Naibi Abdülillah, 29 Ekim 1933’teki 10. yıl kutlamalarına gelen S.S.C.B. Mareşali Kliment Voroşilov yer alır.
Hemen karşısında bulunan TBMM binasından çıkanlar, soluğu Ankara Palas’ta alırken; birçok konuya ilişkin tartışmalarına burada devam ederlerdi. İstanbul’un Pera Palas’ı varsa, başkentin de Ankara Palas’ı vardı artık… Ankara’da bir kadın ve bir erkek, çarpışa çarpışa da olsa ilk defa Ankara Palas balolarında dans edebilme şansına erişmişti.
Atatürk’ün de katıldığı Cumhuriyet Baloları, yabancı devlet başkanı konukları, politikacıları, şairleri, yazarları, sanatçıları, gazetecileri, törenleri, önünden yapılan geçitleri, yanına kurulan tribünleri, burada hazırlanan siyasi anlaşmalar, teknik donanımı, Avrupa eğitimli üstat aşçı ve servis personeli, “Yaşa Gazi Paşa Halk Pasta Salonu”, yazları caz orkestralarının çaldığı yan bahçesi, mutfak dairesinde kurulan 1533 metre uzun dalgadan yayın yapan ilk Ankara radyosu stüdyosu, 1934 Nisan ayındaki izdihama yol açan “Hanımlar Moda Bayramı”, 1940’dan sonra bir ekle büyütülen lokantası, “Centilmen Dansı”, haber bekleyen gazetecileri, aşkları, büyük düğünleri ile Ankara’nın sosyal ve kültürel tarihinde derin izler bırakıyor. Halkın gözünde önünde devamlı lüks arabaların durduğu, davetlilerin Paris modasına uygun kıyafetleriyle dikkat çektiği bir Ankara Palas imajı oluşuyor. Hatta bu durum öylesine artıyor ki romanlara dahi konu oluyor.
Uzun yıllar boyunca pek çok davete ev sahipliği yapan Ankara Palas, birçok tamirattan geçiyor. 1942 yılında yapının güneydoğu yönündeki bölümüne ek bir yapı inşa ediliyor. Dönem belgelerinde otelin iç mekanlarının farklı aralıklarla yenilendiği belirtilirken 1982’deki onarım sırasında duvar kağıtlarının kaldırıldığı ve beyaz boya yapıldığı yazıyor. Oldukça detaylı bir onarım çalışmasının söz konusu olduğu 1982’de, 1942’de eklenen bina kaldırılarak yapının orijinal haline dönülüyor. Bu onarım çalışması sonrasında 29 Ekim 1983’te yapı kullanıma açılıyor ve Devlet Konukevi olarak kullanılıyor. Neredeyse 100 yaşına yaklaşan bu yapı, 22 Şubat’ta Ankara halkının ziyaretine açıldı. Ankara Palas bugün de misafirlerini ağırlamaya devam ediyor…