Mehmet KÜÇÜKEKEN'in 14 Eylül 2023 tarihli yazısı: Dönmek!
Her şey hareket halinde;
Dünya dönüyor, evrende ne varsa dönüyor, atom dönüyor!
Hem de baş döndürücü bir hızla!
Fark edebildiklerimiz ve fark edemediklerimiz aynı döngü içinde!
İnsanlar, tüm dünyada şeytani planların hayata geçirilmesi arefesinde birer birer gerçeği görüp özüne dönüyor, bazıları özgürlük ve demokrasi vaadlerine inanıp ikna ve algı ile kanıyor olsa da, kimileri makam kapmak için yetkilendirilmiş yetkililerin arkasında dönüyor destek veriyorum diyerek, bir kısım diğerleri ise para için paraya kanıp para sahiplerinin peşinde dönüyor amaç pay kapmak, at izi ile it izinin birbirine karıştığı vatan topraklarında kim kimin için çalışıyor, kim kimi kendi amaçları için çalıştırıyor, kim bunları finanse ediyordan çok; kim bunlara izin veriyor diye sormak isterim sizlere?
Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Değişim, değişimi doğuruyor. Değişim gelişmeyi tetikliyor fakat yüzyıllardan beridir değişmeyen tek şey bu coğrafyanın kaderi olsa gerek. Bu coğrafyanın insanı da bu kadere ortaktır ve en büyük fedakarlığı da askerler yapmaktadır; şehit ile gazi olarak ve daim kahraman kalarak.
İnsanı ayakta tutan inançtır, hayalleridir ve yarına olan umududur. Toplumları ayakta tutan ise ortak değerleri, kültürü ve tarihidir. Ve saldırılar açıktan ve gizli olarak hep buralardan olur.
Önce yarına olan umutlarınızı öldürürler bireysel ve toplumsal olarak algı yöntemleri kullanarak, birliğinizi ve dirliğinizi hedef alırlar. Cebinizdeki para, elinizdeki ekmek, işiniz, aşınız, tarlanız budanır enflasyon mekanizması ile akıttığınız alın teri, akıl teri karşı duramaz eriyip gider. Çorak topraklarda meyve vermeyen kurumuş ağaçlar misali kalırsınız ortada bir yudum yağmura hasret. Dibinize bir damla su dökerlerse de edersiniz vecd ile minnet. İnsanların kişisel menfaatleri araya girdiğinde sadakat beklememek gerekir.
Hayaller gerçeğe döner mi bilmem ama hayat kalitesinin ve yaşam şartlarının kötüye döndüğünü söyleyebilirim. Geleceğe karşı oluşan bu belirsizlik ve güvensizlik hayallere karşı perde olurken geçmişe olan özlemi getirir özlem de kabullenmeyi. Plakta tekrar tekrar çalan şarkının hep aynı nakaratını söyler dururuz hep bir ağızdan orada, burada geçmişten hikayeler anlatarak ve diğer coğrafyalardan örnekler paylaşarak. Körler pazarında ayna satmak gibi kendi planlarını ise günü geldiğinde sizin hayallerinizmiş gibi size satarlar; kavilli pazar tezgahlarında bir oy için inci gibi parlatarak.
Tarihle olan bağlarımızı koparıp, kültürümüzü yozlaştırıyorlar başta sosyal medya platformları olmak üzere çeşitli senaryolar üreterek ya da silahtan daha etkili olan kalemleri satın alıp, içinden mürekkep yerine zehirlerini akıtarak kelam ile vuruyorlar satır aralarında ve yahut genlerimizdeki şifreleri çözerek kontrol etmek için düşüncelerimizden ve akıl melekelerimizden arındırarak zombileştirmeye çalışıyorlar içlerinde etkin maddelerinin neler olduğunu bilmediğimiz sıvılar enjekte ederek bedenlerimize. Afiyetle yediriyorlar genetiği ile oynanmış ürünleri süslü ambalajlar içinde ceplerini düşündükleri kadar sizin sağlığınızı düşünmeden. Doğal ürün diye sunulanlar ise içindeki besin değerini kaybetmiş posalı yiyeceklerden ibaret; zararı yok ama vücuda faydası da olmayan sadece yeme güdüsünü karşılayan bir hareket.
Doğal dönüşüm ve yapay dönüşüm!
Geçmişten günümüze kadar dönüşümler olmuştur ve gelecekte de olmaya devam edecektir.
Bazı dönüşümlerde de bir hikmet vardır elbet bizim bilmediğimiz!
Kudüs’ten Kabe’ye dönmedi mi kıblemiz?
Ateş, serin bir suya dönmedi mi Hz. İbrahim için?
İstanbul’dan Ankara’ya dönmedi mi başkentimiz?
Mevlana’yı döndüren sır neydi?
Blue Beam, Ufo Hikayeleri, Küresel Isınma, Karbon Ayak İzi gibi yapay dönüşüm faaliyetleri ile de kimlerin ne planladığının iyi analiz edilmesi gerekir devlet erkanınca. Müzik evrensel bir dildir herkesin konuşabildiği ve anlayabildiği. Klasik müzik, caz, şarkılar, türküler, ninniler ile melodiler ruhumuza pozitif yönlü etki ederken ezelden beri, günümüzde 440 Hertz frekansı ile kendi negatif enerji dalga boylarından müzik ile itaatkar kılmak için insanları ruhsal dönüşüm yaşatılıyor aramızda olan ama bizden olmayan insansı varlıklar tarafından.
Dünya bir tiyatro sahnesi ve figüranları biz insanlarız maalesef. Başrolde ise verilen sufleleri en iyi oynayanlar ve yönetmenin dediklerini harfiyen yerine getirenler. İster sahnede dönen dolaplar diyelim ister gerçek hayatta dönen dolaplar etkisiyle zarar gören masum insanlar kadar masum hayvanlar ve canlılar var; yakarak, yıkarak, katlederek, öldürerek, mahrum bırakarak, göçe zorlayarak ve baskılayarak.
Hiç dönmeyenleri de unutmamak gerekir!
* Gittiler ve dönmediler, vatan için canlarından geçtiler. Tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun!
* Kahraman Askerler göreve giderken; ‘’ Her Şey Vatan İçin!’’ der ve asla geri dönmeyi düşünmez!
* Bu vatanın evlatları, Bayrak ve Vatan uğrunda verdiği sözden ve gittiği yoldan sonunda ölüm olsa da dönmez.
Ve adalet ile eşitlik perspektifinden bakıldığında bir takım ihmaller vardır, bu ihmallerden ne kadar erken dönülürse vicdanlar filhakika felah bulur uhulet ve suhuletle bekleyenler nazırında ki bunlar:
- Gazi sayılmayan askerlerimiz düzenleme bekliyor,
- Astsubaylarımız tazminat ve maaş bağlama oranlarında iyileştirme bekliyor,
- Uzman Çavuşlarımız başta kadro olmak üzere özlük haklarında iyileştirme bekliyor,
- Sivil Memurlarımız Yardımcı Hizmetler Sınıfı’nın kalkması ve diğer özlük haklarını bekliyor.
Beklemek biraz sabır işi!
Yeter ki;
Sırtımızı dönmeyelim!