Mehmet KÜÇÜKEKEN'in 3 Ağustos 2023 tarihli yazısı: Emeklilik

Çalışan herkes emeklilik hayali kurar ve bu hayali kurmaya iş hayatına ilk adımı atmaya başladığı günden itibaren başlar. Önce yılları sonra ayları daha sonra günleri sayar. Ayrıca emekli olmanın son yılında ayrı bir matematik hesabı vardır; yıllık iznine ekle mazeret iznini sonra katma son bir haftayı bir de veda ziyaretleri ve muhabbetleri derken daha çalışırken emekli olmuşsun bile.

Bir de resmi kurumda isen, çalıştığın makamda fazlalık varsa belirli günler gidersin, sadece nöbet usulü ya da alt kadron genişse ya da çömezin varsa ya da kalabalık bir proje grubundaysan, diğerleri iş bırakmaz sana, çalışırken emekliliğin tadını çıkarmaya başlamışsındır çoktan.

Emeklilik hayalleri dedik ya var mı hayallerine ulaşabilen?

İşin ekonomik boyutundan, market market indirim takip etmekten ve geçim derdinden bahsetmeyeceğim. Geç kalkmaktan, rahat rahat kahvaltı yapmaktan, bütün yazı yazlığa gidip huzurlu ve konforlu bir şekilde geçirmenden de bahsetmeyeceğim. Emeklilikte bizi yoran ama tatlı bir gülüşü ya da tatlı bir sözü ile tüm yorgunluğu unutturan torun bakma işinden diğer bir ifadeyle torun ile kaliteli zaman geçirme faaliyetinden de bahsetmeyeceğim.

Atalarımızdan bize kalan kültürde ve inancımızda emeklilik diye bir kavram yoktur. Emekli olup bilgisini, tecrübesini ve ustalığını kullanmayıp bir kenara çekilmek ya da sadece tüketici bir birey olarak hayatının geri kalanını üretmeden yaşamak ne kadar etik olarak karşılanır bunu sizin takdirinize bırakıyorum.

Sadece tüketerek yaşamak doğru mudur?

Oysa emekli olup bağ, bahçe işleri ile uğraşan, kitap yazan, ticaret yapan, sanat dalına yönelen, Kuran-ı Kerim öğrenen, iş yeri açarak üreten ve bunu emekli kimliği altında yapan bir kişi ne kadar özeldir? Bilgi ve tecrübelerini üretenlere destek olmak için kullanan hiçbir şey, elinden gelmese de insanlara, canlılara yaptığı maddi ve manevi iyilikler ile katkı veren emekli bir kişi olmak da güzeldir.

Yoldaki bir taşı kenara almak, gazete ve kitap okumak, gönüllü projelerine katılmak, susamış bir hayvana su vermek, ev işlerinde eşine yardımcı olmak, kitap toplamak ve bu topladığı kitapları kütüphaneler ile okullara dağıtmak, yerdeki bir çöpü çöp kutusuna atmak da bir eylemdir ve iştir.

Emeklilik son nefesi vermekle olur o da işten değil hayattan. İnsan ölene kadar çalışmalı ve üretmeli, yorulduğunda başka bir faaliyeti yapmalı kadın-erkek, genç-yaşlı, çalışan ve emekli kimliği fark etmeden. Bu yaşam düzenini de kendine, ailesine, ibadetine ve işine göre planlamalı ve dahi kendini her yönden geliştirmeye devam etmelidir ara vermeden. 

Örneği yok mu hayatımızda?

Annelik ve babalık ne kadar bir iş olarak görülmese de ömür sonuna kadar devam eden yüce bir eylemdir. 

Ev hanımlığı; temizlik, aşçılık, yönetim ve organizasyon, çocuk bakıcılığı, yatırım danışmanlığı, arabuluculuk, psikolog, ev ekonomisi yönetimi, yaşlı bakımı gibi başta hizmetler sektörü olmakla birlikte tüm sektörleri kapsayan, evlendikten sonra ömür boyu sigortasız ve maaş almadan, mesaisi 24 saat üzerinden gece gündüz demeden çalışan ve emeklilik nedir bilmeyen bir iş kolunu temsil eder. Hastalanıp yatağa düştüğünde ve 40 yılda bir o da ağır işler olmamak üzere, eşinin ya da çocuklarının ‘’Ben yaparım!’’ Açıklaması kapsamında kısa süreli yıllık iznini kullanabilir birkaç saatliğine de olsa.

Ev hanımlığına bir de çalışma, eşine işinde yardımcı olma, çocuk büyütme görevini üstlenme sorumluluğunu da alan ev hanımlarımız var yetmezmiş gibi ya da zorunlu olarak.

Madem emeklik bir haksa, ilk ev hanımlarının hakkıdır.

Hem yıpranma payı, hem de en üst dereceden!