Mehmet KÜÇÜKEKEN'in 14 Aralık 2024 tarihli yazısı: Etiket

Etiket, hayatımızın birçok alanında, ürünlerin tanıtımından bilgi organizasyonuna kadar geniş bir yelpazede kullanılan küçük ama etkili araçlardır. Bir ürünü nereye giderse oraya taşıyan etiketler, yalnızca ticari alanlarla sınırlı kalmaz; insanların birbirleriyle olan ilişkilerinde de metaforik bir anlam taşır. 

Etiketin yapıştırılması, konulması, takılması, dikilmesi ya da asılması için mutlaka değer ifade eden bir şey olması gerekir.    

Her insanın farklı düşünceler, duygular ve deneyimlerle yaşadığı toplum, grup ve aile ortamında zaman zaman ikili ilişkilerde sorunların ortaya çıkması son derece doğaldır. Genellikle sorunun kaynağı huzursuzluğu ya da problemi çıkaran taraftaki bireyin yaşadığı kişilik bozukluğu, karakterin gelişmemesi ve de etik değerlerin bünyesinde özümsenememesidir. Çekememezlik, içten pazarlık, kıskançlık, eziklik, ikiyüzlülük, menfaatçilik, ön yargı, etiketleme gibi etik olmayan kavramların beynini ve kalbini işgal etmesinden kaynaklanan köleleşmiş ruh haliyle muhatabına karşı giriştiği terör eyleminin sonucunun başarıya ulaşma ihtimali olmamakla birlikte sadece karşı tarafın ve de ortamın huzurunu kaçırmaktan başka işe yaramayacağı da kesindir.   

Toplum ve grup içinde bu negatif ruh haline sahip kişilerin ne zaman ve de nerede saldıracakları belli değildir. Yalnız, saldırı hedefinde toplum ve grup içinde başarılı ve yıldızı parlayan kişiler ilk hedeftir diyebiliriz. Aynı zamanda saldırı geciktikçe de içindeki kini daha çok güçlendiren zatın, dilini tetiklediğinde ortaya çıkan ve mermi etkisi oluşturan olumsuz cümleleri de pek ahlaki olmamaktadır. 

Hedefine karşı önceden senaryoyu yazması, uygun sahne ve seyirciyi bulunca da hızlı şekilde rolünü oynaması akabinde hedefini beklemediği anda vurması gerekir. Tüm bu kurguyu bozan tek şey ise doğal ortamda emsal teşkil edecek bir hayat sahnesinden kesitin önceden aynı mahalde yaşanmasıdır. 

Hedefteki masum bireyin ya da o anda ortamda bulunanların saldırganın dilinden dökülen mermi yağmuruna karşı; etik değerleri öne sürmesi ve kısa süre önce yaşanan başka bir olayı emsal göstermesi etkili bir savunma yöntemidir.  

Senaryosunu gerçekleştiremeyen köleleşmiş negatif ruh halindeki bireyin sonraki adımında kullanacağı diğer yöntem ise olumsuz etiketleme olacaktır.  

Etiketleme, bireylerin ya da grupların belirli davranışları, özellikleri ya da kimlikleri üzerinden sınıflandırılması ya da kategorize edilmesi anlamına gelir. Sosyal bağlamda bu durum, insanların birbirlerine yaklaşımlarını, ilişkilerini ve de algılarını doğrudan etkileyebileceği gibi ileriki yaşamları üzerinde de uzun süreli pozitif ya da negatif iz bırakabilmektedir. 

Etiketleme, hem bireysel hem toplumsal düzeyde derin etkiler yaratan bir olgudur. Günlük yaşantımızda insanlara ya da kendimize farkında olmadan etiketler yapıştırıyoruz: “şu kadar başarılı”, “mükemmel bir patron” ya da tam tersi, “yetersiz”, “problem çıkaran” gibi.  

Olumlu etiketler başarı, özgüven ve motivasyonu desteklerken, olumsuz etiketler bireyleri ötekileştirip yaşamdaki ilerlemelerini engelleyebilir. Ancak sorun, olumlu etiketlerin dahi bireyin tüm kimliğini tek bir boyuta indirgeyebilmesinden kaynaklanır. 

Toplumda makam ve mevki, bireylere atfedilen etiketlerin en büyük kaynaklarından biridir. “CEO”, “Öğretmen”, “Doktor” ya da “Asker” gibi etiketler, bu bireylerden beklenen davranış kalıplarını belirler.  

Peki bu, bireylere ve topluma nasıl yansır? 

  • Kariyer Etiketleri: Başarısıyla bilinen bir girişimci, bir hata yaptığında “başarısızlıkla” damgalanabilir. Halbuki bu hata, onun büyük başarılarından bağımsız bir durumdur. Makam, mevki, statü ve yetkisini ya da grup içindeki pozisyonunu kaybet istemeyen birey, hedefe koyduğu kişiye etiketleme üzerinden itibar suikastı yapabilir. 
  • Toplumsal Etiketler: Bir birey, yaşı ya da cinsiyeti nedeniyle belirli roller çizgiler ile etiketlenebilir. Bu durum, onun potansiyelini sınırlayabilir. Bu etiketlemeyi desteklemek için algı yöntemleri de kullanılır. 

Etiketlemenin zararlı etkilerini azaltmak için birey ve toplum düzeyinde atılacak adımlar; 

  1. Farkındalık Geliştirme: Etiketleme eyleminin farkına varıp, bireyleri daha geniş bir perspektiften teşhis etmeye çalışmak. 
  2. Empati Kurma: Bireyleri makam, mevki ve sıfatlarından bağımsız olarak anlamaya çalışmak. Herkesin kendi hikayesini yazmaya çalıştığını hatırlamak. 
  3. Etiketlerden Bağımsız İlişkiler: Unvanları ya da sosyal rolleri bir kenara bırakıp, bireyleri sadece insan olarak tanıma şansı vermek. 
  4. Pozitif Şartlandırmadan Kaçınma: Olumlu etiketler bile bireyler üzerinde baskı oluşturabilir. Birini sadece başarılarıyla değil, insan olarak takdir etmek. 

Etiketleme, insanın doğasında bulunan bir eylem. Ancak bu eylemi bilinçli hale getirip, bireyleri daha çok boyutlu algılayabilmek mümkün. Böylece makamların, mevkilerin ve rollerin ötesinde gerçek insani değerlere ulaşabiliriz.  

Unutmayalım ki, her birey sahip olduğu etiketten çok daha fazlasıdır. 

İnsan olarak farklı düşünceler, duygular ve deneyimlerle geçip giden ömrümüzde bizzat yaşayarak biriktirdiğimiz tecrübelerimizden hareketle ilk önce kendi iç dünyamızı yapılandırmalı, pozitif enerjimizi çevremizdekilere yansıtmalı ve genç kuşaklara kalacak örnek bir yaşam felsefesi ile devam etmeliyiz son durağı ölüm olan hayat yolculuğunda.  

Elbette, sorunlar olacak, sorun çıkaranlar olacak. Siz iyi ve başarılı oldukça, yıldızınız parladıkça hedefteki kişi olmaya devam edeceksiniz.   

Önemli olan bu sorunların varlığı değil, onlara yaklaşım ve çözüm yöntemleridir.  

Sorunları etkili bir şekilde ele almak, sadece mevcut problemi çözmekle kalmaz, aynı zamanda ilişkilerin güçlenmesine de yardımcı olur. İlişkilerde başarı, sorunları çözme becerisiyle doğrudan ilişkili olduğu için bu yöntemleri hayata geçirmek önemlidir.  

Unutmayalım, çevremizle ve muhataplarımızla olan ikili ya da toplu ilişkilerimizin sağlıklı bir düzeyde olması ve devam etmesi için karşılıklı dürüst iletişim, emek ile anlayış gerekir. 

Emeğinizi esirgemeyin ve ‘’Ben’’ mottosundan kurtulun! 

Çaba göstermeyen köleleşmiş ruha sahip kişilerle de asla uğraşmayın. 

İyi olun, hedefteki kişi olun ama daima kendiniz olun! 

İtibar suikastlarına dikkat!