Utku Kabakcı'nın 13 Şubat 2023 tarihli yazısı: Gün, "Biz" Olma Günüdür
Takvim yapraklarının 5 Şubat 2023'ü gösterdiği gece, bazıları iş yerinde terfi beklentisiyle girdi yatağına, bazıları evlilik teklifi. Herkesin ertesi güne dair planları, hayalleri, umutları vardı kuşkusuz. Yaşanan sarsıntının yol açtığı yıkımın büyüklüğü karşısında nutkumuz tutuldu. Deprem felaketine maruz kalan insanlar soğukla, açlıkla, korkuyla ve ölümle sınandı, afetten etkilenmeyen şehirlerde yaşayanlar ise haber alamamanın belirsizliğine eşlik eden yardım edememenin acısı ve utancıyla yüzleşmek zorunda kaldı.
Peki, kimdi ya da neydi bu yaşadıklarımızın müsebbibi?
Çok sayıda akademisyenin defaatle dile getirdiği ikazlara kulak asmayanlar mı? Yapılaşmaya elverişli olmayan zeminlerde bina dikilmesine ruhsat çıkartan yetkililer mi? İlgili yönetmeliğe aykırı şekilde gerçekleştirilen inşaat faaliyetlerinin ürünü olan konutlara sağlam raporu veren uzmanlar mı? Denetlemeden sorumlu kurumların vurdumduymazlığı mı? Teknolojinin, ekonominin, altyapının yetersizliği mi? Sosyal medyayı deniz yüzeyini kaplayan müsilaj misali işgal eden bilgi kirliliği mi? Tamahkâr ve bencil olduğu söylenegelen insan doğası mı?
Cevap, bu saydıklarımdan belki biri, belki birkaçı, belki hepsi, belki de hiçbiri. Çoğumuzun aklına takılan soruyu yanıtlayabilecek yetkinlikte olmadığımın ayırdında olmakla birlikte, güzel ülkemizde iyi niyet ve samimiyetle çabalayan, kötü günler için hazırlık yapan, tedbir alan, vazifesini özveriyle ifa etme gayretinde olan, yorulmadan çırpınan ve yas günlerinde birlikte ağlayabilen insanların var olduğunu bilmek bir nebze ümit veriyor bana. Çünkü insanları yakınlaştıran, matem ve kutlama günlerinin ortak olmasıdır. İnsanların birlikte ağladığı ve birlikte gülebildiği ölçüde toplumdan söz edilebilir. Sevinç ve hüznün aynı olmadığı yerde toplum değil, ancak insan yığını vardır. İnsan, sevincini ve hüznünü paylaştıkça yalnız kalmayacaktır. Bu nedenle bireyselleşerek daha özgür olacağımız yanılsamasına inat birlikte ağlamalı ve birlikte gülmeliyiz. Mutluluk “biz” olmayı başarabilirsek artacak, acı ise azalacaktır. Gün “biz” olma ve yaralarımızı sarma günüdür.
Her birimize ne için ve nasıl yaşadığımızı sorgulatan bu gibi durumlarda düğümlenmiş boğazlarımızdan geçmeyen kelimelerin ruh hâlimizi yansıtma konusundaki kifayetsizliği sebebiyle sürçülisan ettiysem affınıza sığınırım. Dilerim ki böyle bir kıyametin tekrarını da beterini de benzerini de hiç yaşamayalım. Unutmayalım ki, hiç kimsenin altından sağ çıkamayacağı tek göçük, herkesin sakini olduğu insanlık apartmanının enkazıdır.