Utku KABAKCI'nın 11 Eylül 2024 tarihli yazısı: Bir Politik İletişim Tekniği Olarak Kimlik Tartışmalarını Körüklemek
Modern demokrasilerde merkezi bir rol üstlendiği kabul edilen politik iletişimde zaman zaman başvurulan kimi tekniklerin demokrasi kültürünün yerleşmesinin önünde engel teşkil edebileceği de ıskalanmamalıdır.
Politikacılar ve siyasi partiler, siyasal iletişim yöntemlerini kullanarak seçilen, köpürtülen bazı olaylar veya olgular üzerinden kimlik tartışmaları meydana getirerek belirli toplumsal kesimlerin desteğini sağlamak ve muhafaza etmek isteyebilir. Bu yöntem topluma yabancılaştığı için gerçekçi politikalar üretemeyen siyasi figürlerin arkasına saklanmak için icat ettikleri bir illüzyona dayanır.
Suni gündem ve tartışmalar, etnik, dinî, kültürel kimlikler üzerinden kurgulanabilir. Siyasi aktörler, çeşitli kimlik grupları arasında var olan farklılıkları bir gerginlik ve risk olarak sunarak kendilerine destek olmasını istedikleri kesimleri öfke, korku gibi duygular üzerinden manipüle edebilir.
Ağırlıklı olarak kimlik tartışmaları üzerinden şekillendirilen politikalar, genellikle toplumsal kutuplaşmanın artması sonucunu doğurur. Bu durum beraberinde toplumun çeşitli kesimleri arasında bir "biz" ve "onlar" ayrımını getirir. Siyasiler ve partiler, bu ayrımı olduğundan çok daha büyük göstermek suretiyle tabanlarını konsolide etmeye çalışabilir. Ancak söz konusu taktik, uzun vadede demokratik değerleri aşındırarak toplumsal uyumun bozulmasına sebep olabilir. Çünkü toplumdaki farklı gruplar arasında artan güvensizlik, demokratik süreçlerin sağlıklı işlemesine mani olur.
Kimlik tartışmalarının körüklenmeye çalışılmasının asıl sebebi, genellikle seçmenlerin mümkün olduğunca uzun bir süre gerçek ekonomik, sosyal ve politik sorunları görmemesini sağlamaktır. Toplumun farklı mahalleleri yüzeysel, gerçeklikten kopuk sahte gündemler üzerinden kavga ettirilirken siyasi aktörler iktidarda kalma veya iktidara gelmenin hesabını yaparlar. Burada önemli olan husus, kimlik tartışmalarına asıl ihtiyacı olanların toplumu oluşturan tek tek bireyler değil, politika yapıcılar olduğunun idrak edilebilmesidir.