Utku KABAKCI'nın 30 Ekim 2024 tarihli yazısı: Toplumsal Olanı Yapan da Yıkan da Simgelerdir
Toplumsal yapının dizayn edilmesinde ya da yıkılmaya çalışılmasında iletişim süreçlerinde kullanılan simgelerin mühim bir rolü vardır. Saf hâliyle hakikatin kavranıp kavranamayacağı hususu üzerinde bir uzlaşıya varılmamış olsa da bir an için gerçeğin elde edilebileceği varsayımını kabul etsek dahi bunun sembollerden bağımsız bir etkisi yine söz konusu olamaz. Çünkü oluşturulan simgeler düşünce ve davranışlarımıza bir biçim kazandırır. Bu nedenle kendiliğinden var olmayan, insan bilincinin birer ürünü olan semboller, toplumsal yapının inşasında ve sürdürülmesinde işlevseldir.
Toplumsal dinamiklerin karmaşıklığı karşısında insanların içinden çıkmakta, mana yüklemekte güçlük yaşayacağı durumların meydana getirdiği problemlerin aşılmasında imdada simgeler yetişir. Çünkü bir sembol kompleks olanı formüle etmek suretiyle dokunulabilir, konuşulabilir kılar.
Karmaşanın karşısına birer formül olarak diktiğimiz simgeler bizleri bütünün belirsizliği girdabında kısmen de olsa güçlü hissettirir. Bu kuvvet büyük kırılma anlarında yani sığınılan imgelerin aşınmaya başladığı dönemlerde yitirilir. Çünkü rehber işlevi gören semboller artık yol gösteremez hâle gelir. Bu çıkmazdan kurtulmak için de yine simgelere başvurulur. Bunlar ise ya yenidir ya da eski olsa bile işaret ettiği güzergâh başkadır.
Semboller olmadan dünya anlamlandırılamayacağından yani yaşanılabilir kılınamayacağından her döneme özgü bir imajlar haritası vardır. Bu harita içinde bulunulan koşul ve sorunlarla yoğurularak çizilir. Üstelik bu çizim sürecinin bir sonu yoktur. İnsan zihni sınırsızlığı kaos olarak kabul ettiği için daima haritalama gayreti içinde olacaktır. Bu doğrultuda emek verilirken mühim olan husus, hangi mesajlar ve semboller üzerinden toplumsal olanın inşasına katkı ya da zarar verilmek istendiğini idrak edebilmek ve ona göre konum alabilmektir.