Nesrin YARIM ÖZOĞLU'nun 24 Kasım 2023 tarihli yazısı: Hayatımıza Dokunan Öğretmenler
Meslekler içinde öğretmenlerin yeri başkadır. Hayat kurtaran, kimi zaman cana can veren doktorlarımızın da yeri başkadır ama öğretmenlik bambaşkadır. Mesela aklımıza kazınan öğretmenlerimiz vardır. Hayatımıza yön veren, kimi zaman hatta çoğu zaman yanlış yoldan döndüren, bir öğüdü ile hayata çeviren, aklımızı başımıza getiren, hep güler yüzü ile hatırlanan...
Her insanın eğitim hayatının bir döneminde denk geldiği, mutlaka unutmadığı bir öğretmeni vardır. Ara ara kulaklarını çınlattığımız, bazen ardından rahmetle andığımız... Mesela ben ilkokul öğretmenim Ahmet Kurt’u hiç unutmam. Gözümün önünden hiçbir zaman silinmeyen o ağız dolusu gülümsemesini, tüm naifliği ile öğrenciye yaklaşan o ses tonunu... Yine Ataşehir Mehmet Rauf Lisesinde eğitim gördüğüm sırada tanıştığım, tüm okulu kahkahaya boğan edebiyat öğretmenimiz Adem Yılmaz, bunlardan biridir. Beni bir gün tahtaya çıkartıp imzamı atmamı istemişti. O zamanlar tam oturmamış imzamı tahtaya çizdim ve sınıfa dönüp, “Bir insanın imzası; hayatını ele verir, mesleği hakkında tüyolar verir, mesela bu arkadaşınız ilerde bir yazar olabilir ya da yazı ile uğraşabileceği bir mesleği olabilir” demişti. O zamanlar anlam veremediğimiz bu ileri görüşlülükle bugün bu satırları yazıyorum. Kimi öğretmenler hayatımıza dokunur, bazen bunu bile isteye bazen de farkında bile olmadan yaparlar. Çünkü onların meslek olarak seçtikleri bu işin kendisidir hayatlara dokunmak.
Bazı öğretmenler hiç unutulmaz dedim ya, işte kimi de yaşattığı travmalar ile unutulmaz. Bir çocuğa yaşattıkları bu travma bir bireyin hayat boyu attığı her adımda karşısına çıkar da bunu bilmezler. Bazen bir çocuğun eğitim hayatından sessizce silinip gitmesine, hayatı boyunca pişmanlığını yaşayacağı kararı almasına neden olurlar. Onlar bu yaptıklarının farkında dahi olamayacak kadar bencil insanlardır. Bir çocuğun ne istediğini, ne hissettiğini sanki hiç çocuk olmamışlar gibi bilemezler. 7’den 70’e tüm Türkiye’nin coşku ile kutladığı 29 Ekim gösterilerinde hatırlamak bile istemediğimiz bir öğretmen videosu vardı, izleyenleriniz mutlaka olmuştur. Hani şu tüm Türkiye’nin konuştuğu ama çok kötü konuştuğu Afyonkarahisar’dan gelen öğretmenin videosu. Çok kıymetli evladımızı gösterinin tam ortasından alıp kenarda bekleten o öğretmen... Belki hayatı boyunca iyi anılan öğretmenler arasına asla giremeyecek. Adı arama motoruna “29 Ekim öğretmen” yazıldığında çıkan o kahreden video ile anılabilecek. Belki de onun cezası, tam olarak bu ayıpla anılmak olacak.
Neyse... Bu meslek o kadar kıymetli ki öğretenin kıymetinin tarihler öncesinden beri bilindiği bir meslek. “Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum”dan, 24 Kasım Öğretmen Günü ilan edilip bugülere gelmesine kadar önemini devam ettirmiştir. Bu mesleği icra etmek isteyen kişilerin öncelikli olarak maaş ve mesai saati kavramını bir kenara bırakarak tercih etmeleri gerekir. Keza toplum içinde uyum hâlinde yaşayabilen sağlıklı bireylerin varlığı üzerinde öğretmenlerimizin büyük etkisi olduğunu unutmamamız gerekir. Öğretmenlerimize de bu bağlamda hak ettikleri yaşam mücadelesini karşılayabilecekleri maaşlar verilmelidir.
Başta Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bilginin en kıymetlisini sunan, doğru insan olmanın önderliğini yapan, çok kıymetli öğretmenlerimizin ve bugün bana bu satırları yazmamda çok büyük katkıları olan, hayatıma dokunan değerli tüm öğretmenlerimin, bu uğurda kar-kış demeden yurdun her köşesinde türlü mücadeleleri göze alarak görev yapan öğretmenlerimizin ve görevi başında şehit düşen isimleri, hikâyeleriyle yüreğimize işleyen öğretmenlerin Öğretmenler Günü kutlu olsun.
Çocuklarımıza bir harf öğretmek için çırpınan ücretli-ücretsiz ayırmaksızın, senelerce okuduğu bölümden mezun olmasına rağmen türlü sınavlara sonrasında mülakatlara takılan, öğretmenlik diploması elinde türlü işlerde çalışan, kimi zaman hayatından dahi olan, atanamayan öğretmenlerimizin de Öğretmenler Günü kutlu olsun.