EYLEM ESEN ARABACI'nın 28 Ekim 2023 tarihli yazısı: Jack London Yoksa Martin Eden miydi?

Edebiyat dünyasının unutulmaz, benim ise en sevdiğim yazar Jack London, kaleminden dökülen her kelimeyle kendine hayran bırakan bir isim. Toplumsal yapıları işleyişi ve sorgulayışı, yazarlık anlayışı, romanlarında işlediği çatışmalarıyla kendisine hayranım!

Neski basım kitaplara çok ilgi duyuyorum ve Jack London en sevdiğim yazar olmasıyla birlikte, şansıma mı bilmem, ilk basım kitaplarını buldum hep fuarlarda ya da sahaflarda. Onun eserleri arasında en öne çıkan eserlerinden olan; sanat, aşk ve yazarlık üçgeninde gelişen kitabı  "Martin Eden" ise benim yine en sevdiğim kitabı.

Romanın ana karakteri Martin, bir denizci olarak yaşam mücadelesi verirken içsel bir yolculuğa çıkan, yazar olma telaşında iken bir de aşık olan br karakter. Bana göre Jack London bu karakterle, sanatın ve yazmanın getirdiği zorlukları, başarı arayışının yorucu yollarını işlediği gibi, kendi hayatına da atıf yapıyor. Başarıya giden yolda karşılaşılan zorluklara, kendi kimliğini bulma sürecine ve aşkın ne kadar güçlü bir itici güç olduğuna dair derin düşüncelere sahip olan Martin Eden, yazarın hayatına bakıldığında sanki biraz da Jack London’ın kendisiyle uyuşuyor.

Sanatın, hayatın ve insanın karmaşıklığını anlamaya çalışan, içerisinde sosyalist düşünceler barındıran ancak hayatı bütünüyle sorgulayan Martin Eden, bana Jack London’ı çağrıştırıyor.  

var olduğu sorusunu akıllara getiriyor. Tabii bu tamamen benim varsayımım. Ancak şu bir gerçek ki;

Jack London'ın kaleminden çıkan "Martin Eden", edebiyat dünyasında kendi başına bir başyapıt olma özelliğine sahip ve bu eserin en büyük özelliği ise okurlarını düşündürmesi. Ve sürükleyici anlatımı, yoğun duygularıyla Martin Eden’le bağ kurdurması.

Bir sanatçının iç dünyasına pencere açması…