Baha YILMAZ'ın 8 Mayıs 2023 tarihli yazısı: Merkantalizm, Döviz Kuru ve Seçimden Sonra Ekonomi Ne Olur?
Geçenlerde finans sektöründe çalışan bir dostumla bir araya geldik. Malum önümüzde bir seçim var. Bir süre siyaset konuştuktan sonra söz döndü dolaştı ekonomiye geldi. “Sence seçimden sonra döviz ne olur?” diye sordum. Keşke sormaz olaydım. Neredeyse döviz bulmanın imkansızlığından bahsetti uzun süre. Piyasada oluşan farklı döviz kurlarının sebebinin yarı kapalı hatta neredeyse kapalı sistem bir kambiyo siyasetinin sebebi olduğunu anlattı. Yani şu an ki ekonomi yönetiminin piyasaya döviz vermediğini, verse bile kıt kanaat verdiğini ifade etti. Bu konuyla ilgili sohbetin devamını ve kanaatimi paylaşacağım.
Dostumun anlattıklarını dinleyince bir nevi yapılan uygulamanın Merkantalizm olduğu fikrine kapıldım. Tarihsel süreci içinde bakıldığında uygulamanın esaslarını gözden geçirildiğinde pek alakası yok ama yine de böyle bir fikre kapıldım. Neden Merkantalizm görüşünün çağrışım yaptığını anlamak için biraz Merkantalizm’e bakmak lazım.
Merkantalizm temel ve en basit açıklamasıyla uluslararası ticareti teşvik eden, ancak ihracatı teşvik ederken ithalatı kısan bir mantık. Öte yandan ülke sınırları içinde biriken değerli madenlerin yani altın ve gümüş gibi. Bu madenlerin ülke dışına çıkışına yasak koyan ya da kısıtlama getiren bir yaklaşım. Avrupa uygulamalarına bakıldığında çok farklı ekoller var. Fransız, Alman ve İngiliz gibi. Merkantalizm’in sebep olduğu değişimi tetiklediği pek çok husus var. Örneğin Merkantalizm’in uygulandığı ülkelerde işçi ücretleri çok düşük tutulmuştur. Hatta çocuk emeğinden bile istifade edilmiştir. Kimi zaman köle ticaretinin bile devreye girdiği söylenebilir. Gümrük vergi kanunlarının gelişmesi ve ticaret filolarının ortaya çıkışında millilik kavramı yine Merkantalizm’in eseridir.
Merkantalizm’in bir diğer sonucu ise ticaretin gelişmesiyle birlikte burjuvazinin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Denilebilir ki ulus devlet kavramının ortaya çıkışında Merkantalizm’in önemli bir etkisi vardır.
Bugünkü yaşadıklarımızla kıyaslandığında benzerlikler olsa da Merkantalist bir ekonomi de bu denli bir yüksek enflasyon olması pek mümkün değil. Çünkü devletin piyasaya müdahalesi söz konusudur. Hatta Fransız ekolünde devlet gıda fiyatlarını ve çalışan sınıfların ihtiyaç kalemlerine doğrudan müdahil olarak fiyatları düşük tutar. Bu müdahale çalışanların hayat kalitelerini çok düşündüğünden kaynaklanmaz. İşçi ücretlerinin yükselmesini engellemek içindir daha ziyade. Hatta nüfus artışı teşvik edilir. Böylelikle ucuz emek gücü üretime dahil edilebilir.
Merkatalizim temel özelliklerini sıralamak istersek;
- Devletin gümrük tarifelerinde belli kotalar söz konusudur.
- Dış ticarete önem verilir.
- Ülke zenginliği dış ticaret fazlasına göredir.
- Dış ticaretin artması için ihracat ve ithalat daha sık yapılmalıdır.
- Merkantalizm’in en büyük kaygısı, ödemeler dengesinin açık vermemesidir.
- İhracat, ithalattan daha iyi bir düşüncedir.
- Dış ticaret fazlası vermek için mamul mal ithalatı yasaktır.
- Nüfus artışı teşvik edilir. Bu şekilde gelir ve ihracat artar.
- Deniz ticareti ve taşımacılığa ilgi gösterilir.
- Denizaşırı yerlerde mülk edinilir.
- Kamu yatırım yaparak gelirini artırır ve özel servetleri katlar.
Merkantalizm; Sömürgecilik ve Kolonileşmeyi teşvik etmiş başka ulusların öz kaynaklarını sömürmüş bir yapıdır. Dış ticareti teşvik etmiş ama karşılık olarak altın ve gümüş ile ülkede bir zenginlik biriktirmeyi hedeflemiştir. Yeri gelmişken belirtelim; İspanya ve Portekiz’e sömürgeler üzerinden gelen altın ve gümüş madenleri Osmanlı’da büyük bir çöküşe sebebiyet vermiştir. Himayecilik ve Üretimde imalatın üstünlüğü ile sınıfsal değişimlere sebebiyet verdiği gibi ciddi bir sermaye birikimine de neden olmuştur. Milli ve ekonomik birliklerin ortaya çıkmasına da vesile olmuştur. Örneğin Almanya’nın bir ulus devlet olmasında en önemli saik merkantalist politikalardır diye biliriz.
Yazımızın başında belirttiğim kanaatime gelirsek, evet, dışarıya çıkmaması için gayret gösterilen bir döviz gerçeğimiz var. Ancak Türkiye gibi üretim faktörlerinde önemli bir yer tutan ham madde ve yarı mamul ham madde ihtiyacını dışarıdan karşılayan bir ülkede döviz ile piyasayı ya da kurları kontrol altında tutmak çok riskli olabilir. Ticareti teşvik ederken(ihracatı), ki şu anki enflasyonist modelde olduğu gibi yatırım ve ticaret ölçekli bir yol tuttuysanız ve girdileriniz hâlâ dışarıya bağımlıysa işiniz zordur. Yaşadığınız sınırlar içerisinde yüksek bir enflasyon var ise ve mal ya da ürün sattığınız ülkelerdeki enflasyon nispi olarak düşükse ihracatçınızın da işi zordur.
Dostum ile sohbet ederken zurnanın son deliğine geldiğimi hissederek sordum. Seçimden sonra sence ne olur? Birkaç alternatif görüş belirtti. Çünkü, seçimi kazanana göre değişecek uygulamalar olacaktı. Her iki durumda da döviz karşısında TL’de bir değer kaybının olabileceğini ifade etti. Bir diğer husus ise faizin artması ihtimaline karşı yine de döviz karşısında TL’nin değer kaybı yaşaya bileceği ihtimalinden bahsetti. En azından piyasanın bir denge noktasına gelene kadar böyle olabileceğini söyledi. Tüm bu ihtimaller sadece olası ihtimaller. Çok farklı sonuçlarla da karşılaşmamız mümkündür. Çünkü piyasaların hangi durum karşısında ne yapacağını öngörmek için iktisat ilmi ortaya çıkmışsa da halen bu ilmin olası sürprizlere hazırlıklı olması gerektiğini inananlardanım. Sanırım dostumun söylediği her iki ihtimalde şu anda piyasalar tarafından satın alınmış durumda. Yoksa bu kadar dövize ihtiyaç duyulur muydu?