Kadriye CİRİTCİ'nin 23 Ocak 2024 tarihli yazısı: Parfüm
Kim sevmez ki mis gibi kokan güzel kokuları? Kullandığımız parfümlerin bazılarında anılar vardır, bazılarında özlem. Tesadüfen burnunuza gelen bir parfüm kokusu, sizi geçmiş yıllara alır götürür.
Parfüm kokuları bazı tenlerle öyle özdeşleşir ki bir türlü vazgeçemezsiniz. Benim de okul yıllarımdan bu yana kullandığım ve hâlen vazgeçmediğim bir parfümüm var elbette. Anlayacağınız, “Beni tanıyanlar, kokumdan tanır” diyenlerdenim. Peki parfümün tarihi geçmişini hiç merak ettiniz mi?
Buyurun bakalım…
Parfüme gel!
Parfümün tarihte ilk karşılaştığımız şekli, tütsüdür. Hiyeroglifler Mısırlıların M.Ö. 3000'den itibaren koku ürettiklerini gösteriyor. Mısırlı rahipler, tanrılara adadıkları kurbanların kokusunu gizlemek için tütsü yakardı ve tütsü yakmanın tanrıları memnun ettiğine inanırdı. O zamanlar kokular ve tanrılar arasında güçlü bir bağ vardı. Bu nedenle firavunlar, güzel kokulu mezarlara gömülürdü. Bu kokular o kadar güçlüydü ki arkeologlar 1897'de mezarları açtıklarında tatlı kokular etrafa yayılmıştı. Fransa, parfüm sektörünün en başında gelmektedir. Bunun nedeni, parfüm ile birlikte köklü bir tarihe sahip olmasıdır. Latince perfumum kelimesinden Türkçemize parfüm olarak giren bu hoş kokuların tarihi çok eskiye dayanmaktadır. Fransa’da parfüm özellikle 17. yüzyılda çok yayıldı. Çünkü o günlerde Paris’te her yer dışkı kokuyordu. Pislik almış başını gitmiş, kötü kokular her yere yayılmıştı. Elizabeth’in yönetiminde parfüm kullanımı yaygınlaşmaya başladı ve halka açık bütün yerler parfüm kokuyordu, çünkü kraliçe kötü kokulara tahammül edemiyordu. İlk parfüm; ağaç kabuğu, odun, kökler, yapraklar, çiçekler ve tohumlar gibi doğal malzemeler kullanılarak yapıldı. Bu arada parfüm yapımının ilk kanıtı, Mısır ve Mezopotamya'ya kadar uzanmaktadır. Daha sonralar Persler ve Romalılar tarafından üretiminin yapıldığı görülmektedir.
Bu eski uygarlıklar, genellikle dini törenlerde kullanmak veya vücutlarını mesh etmek için ilk parfüm türlerini oluşturmuştur. Mür ve tütsü ağaçlardan çıkartılıp tütsü hâline getirilirken gül ve nane gibi diğer bitkiler ise yağları damıtılarak kullanılmıştır.
Ticaret yolları büyüdükçe ve genişledikçe egzotik baharatlar, otlar gibi daha geniş bir koku çeşidi kullanılabilir hâle gelmiştir. Vücuda sürülen ilk sıvı parfümü ortaya çıkartan, Yunanlardır. Daha sonra Yunanlar; bitki, reçine ve otları öğütüp yağlarla karıştırarak vücuda sürülen ilk kokuyu yaratmıştır. Sıvı parfümü icat edenlerin Yunanlar olmasına karşın, damıtma işlemi Araplar tarafından geliştirilmiş ve böylece parfüm algısı başka bir boyuta gelmiştir.
Parfümlerin anlamı ve statüleri her ülkede farklı gelişmiştir, dolayısıyla bildiğimiz anlamda ilk modern parfüm üretilmeden önce çok farklı tarzda kokular parfüm olarak adlandırılmıştır. Fakat bildiğimiz anlamdaki parfümü yani alkol solüsyonunda aromalı yağlarla oluşturulan parfümü asıl Macarlar bulmuştur. Özel kişisel kullanım için üretilen ilk parfüm, Macar Kraliçesi Elizabeth için geliştirilmiş ve bu parfüm Avrupa’da “Macar suyu” olarak anılmıştır. Koku ağırlıklı olarak biberiye ve taze kekik gibi doğal aromalar içermektedir. Macar suyunun anlamı, 14. yy.da ilk alkol temelli üretilen parfüm demektir. Macar suyu günümüzde hâlâ varlığını sürdürmektedir. 1370 yılında alkollü ilk parfüm olarak üretilen Macar suyu, parfümün gelişimi açısından oldukça önemlidir.
Parfüm, kişinin kimliğini ve tarzını ifade etmenin güçlü bir yolu olarak kabul edilir. Her insanın beğendiği parfüm farklı olur. Kimi ten rengine göre seçer, kimi fresh koku olsun ister, kimi baharat kokularını tercih eder. Parfüm koku tercihinde fresh koku sevenlerdenim. Parfüm seçimi ve muhafaza edilmesi ince iştir, dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Parfümler oda sıcaklığında korunmalı, direkt güneş ışığına maruz bırakılmamalı ve daima orijinal şişelerinde ve hava almayacak şekilde saklanmalıdır.
“Bir kadının parfümü sadece kokusu değil, hatırlattığı anılarıdır.” Ne güzel ve doğru bir söz değil mi?
Değerli okurlarım, farklı konuları inceleyerek araştırarak köşeme taşımak ve sizlerin beğenisine sunmak inanın bana da çok şey katıyor. Uğur Mumcu’nun bir sözü vardır ve benim için çok değerlidir. “Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz” der. Köşe yazılarımı yazarken bu söz daima kulağıma küpedir. Bilgi sahibi olmadan fikir üretmemeye dikkat ederim. Bugün köşeme mis kokular karıştı. Okurken umarım mis kokulu bir yolculuk yaşatmışımdır.
Sevgiyle kalın efendim.