Baha YILMAZ'ın 13 Aralık 2023 tarihli yazısı: PISA Değerleri, Ortalama Zekâmız ve Muallak Geleceğimiz
Geçen hafta açıklanan PISA değerleri tüm basının ilgi odağındaydı. Kimisi çöken eğitimimize kimisi ise bir önceki PISA değerlerine göre alınan müspet mesafeyi ifade ediyordu. Tıpkı bardağın boş ya da dolu tarafını görmek gibi. . Öncelikle şunu ifade etmekte fayda var. Açıklanan PISA sonuçları; Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) tarafından 3 yılda bir, 15 yaşındaki öğrencilerin kazandıkları bilgi ve becerileri değerlendiren Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) testinin 2022 sonuçlarına aittir.
Ağustos ayının son günlerinde Ticari Hayat’ta kaleme aldığım bir yazıda bazı tehlikelere daha doğrusu çalan alarm zillerine dikkat çekmeye çalışmıştım. Ülkemizde son yıllarda toplumsal anlamda ortalama zekada bir gerileme olduğunu görmemiz gerektiğini ifade etmiştim.
Alarm Veren Ortalama Zekâmız
O yazıdan bir bölümü hatırlamak amacıyla tekrar bilginize sunmak isterim: “2019'da yayımlanan The Intelligence of Nations'da 2008 SPM verileri kullanılarak Türkiye'nin IQ'su 89,6 (Birleşik Krallık değeri 100 olarak alındığında) olarak belirlenmiştir. Bu değer iki veri havuzunun farklı tarihleri esas almasından doğan Flynn etkisi hesaba katılarak düzeltildiğinde 86,66 olmaktadır. Bu değere ek olarak ülkenin PISA (2003-2015), TIMSS (1999, 2007-2015) ve PIRLS (2001) skor ortalamalarının karşılaştırılmalı değerlendirilmesiyle oluşturulmuş "SAS-IQ" (School Assessment Data) 86,94 olarak açıklanmıştır. İki değerin ortalaması olan 86,8 Türkiye'nin IQ değeri olarak verilmiştir.”
2019 yılı ortalama zekâ seviyemiz 86.8 olarak kabul edebiliriz. Peki bu değeri nasıl okumalıyız? Bu 86,8’lik IQ değeri bize ne anlatmalı? Onu da şöyle izah edelim. 85 ila 115 IQ aralığını normal zekâ olarak kabul ediyoruz. Diğer bir değişle 85 IQ’nun altı bir zekâ geriliğini işaret ederken 115 IQ’nun üstü yüksek ya da parlak zekâ dediğimiz bir dilimi işaret ediyor. Gerçi bu grupların da kendi içlerinde tasnife dayalı farklı kategorileri var ama şimdilik bizim konumuza girmiyor bu mesele.
86,8’lik ortalama zekâ seviyemiz alt sınır olan 85’e maalesef çok yakın. Neredeyse sınırda bir zekâ seviyesi bile diyebiliriz. Peki hep böyle miydi? Yapılan araştırmalar bunun aksini iddia ediyor. 2015 yılında yapılan bir çalışmada ortalama IQ seviyesi 94 olarak belirlenmiş. 2002 yılında yapılan bir çalışmaya göre ortalama IQ 90 olarak ölçülmüş. Bu değerlere göre son dönemde ciddi bir gerileme olduğu görülüyor. 2002 ile 2015 arasında bir ilerleme bile kaydetmişiz.”
Aslında Ağustos’un son günlerinde mevzubahis ettiğim hususun yani ortalama zekamızın gerilemesinin en önemli sebeplerinden birinin eğitim sistemimizin tökezlemesi ve diğer sebebin ise eğitimde fırsat eşitliğinin ortadan kalkması olarak görmüştüm. Diğer dış etmenlerden de bahsettim ancak bu iki sebebin öncelikli olduğunu vurguladım.
Biz mi Yükseldik PISA mı Düşüşte?
Şimdi gelelim mevcut PISA sonuçlarına… Basında mutlaka rast geldiğiniz sonuçları hatırlamak için bir kez daha yineleyelim.
Matematikte OECD ortalaması 472 puan, tüm ülkeler ortalaması 438 puan iken Türkiye'nin puan ortalaması 453 oldu. Türkiye OECD ülkeleriyle arasında matematik alanında 2015 yılındaki 70 puanlık farkı 2022 yılında 19 puana düşürdü, tüm ülkelerle arasındaki 41 puanlık farkı kapattı.
Fen alanında OECD ortalaması 485, tüm ülkeler ortalaması 447, Türkiye ortalaması ise 476 puan olarak gerçekleşti. Bu açıdan Türkiye, OECD ülkeleriyle arasındaki farkı 9 puana düşürdü, tüm ülkeler ortalamasının 29 puan üzerine çıktı.
Okuma becerileri alanında OECD ortalaması 476, tüm ülkeler ortalaması 435, Türkiye ortalaması ise 456 puan oldu. PISA 2022'de Türkiye'nin okuma becerisi ortalaması 2018 yılına göre 10 puan düştü.
Kapanan farkları gördüğümüzde aslında durumun pek de kötü olmadığını düşünebilirsiniz. Ancak şu faktörleri yeniden incelememizde fayda var. O zaman durumu biraz daha rahat muhakeme edebiliriz. Öncelikle pandemi sürecinin nasıl değerlendirildiği ve bu sürecin etkilerinin doğru okunup okunmadığını anlamamız gerekiyor. Bir diğer husus ise OECD ve bu taramaya giren diğer ülkelerdeki düzeyin bir önceki PISA testlerine göre mukayesesini yapmamız lazım.
Okuma becerilerindeki 10 puanlık düşüş ciddiye alınması gereken bir veri. Üstelik yine anlıyoruz ki, bu düşüş genelde ortaya çıkan bir durum. Yani başka bir deyişle pandemi sürecinde evde olan çocukların okuma noktasında eksik kaldığını söyleyebiliriz. Bir diğer husus ise dijitalleşme noktasında biraz geç kaldığımızı da ifade edebiliriz. Ayrıca sosyo-ekonomik şartların aileleri dolayısıyla çocukları da etkilediğini çok rahatlıkla söyleyebiliriz.
Velilerin Önemini Yeniden Keşfeden Eğitim
Pandeminin etkilerini ve pandemi sürecini en iyi anlatanlardan birisi PISA Direktörü Andreas Schleicher. BBC Türkçe’de yapılan habere göre; pandemi sırasındaki öğretim politikalarında öğrenci-öğretmen temasını, yüz yüze olmasa da korumayı başaran ülkelerin bu süreci başarılı geçirdiğini belirtmiş. Bir diğer husus ise velilerin önemi. Schleicher’in ilginç tespitleri var: "Biz yıllarca sadece okulla eşitleyici politikalar yaratabileceğimizi, çocukların arasındaki farkları sadece okulla kapatabileceğimizi düşünüyorduk fakat salgın dönemi bize velileri işin içerisine katmadığımız sürece bunu başaramayacağımızı gösterdi."
Bu tespitleri bir kenara koyalım gelelim Fen ve matematikteki göreceli yükselişe. Özellikle Fen ve matematikteki yükselişin aslında OECD ülkeleri çapında bir düşüşün neden olduğunu görüyoruz. Diğer bir deyişle bizim üstümüzdeki ülkelerin düşüşü ile biz yukarı çıkmış gibi gözüküyoruz. Buradan iki sonuç çıkarabiliriz. Ya biz yerimizde saydık, diğer ülkeler düşüş gösterdiler ya da biz de nispi olarak bir yükseliş gösterdik ve diğer ülkelerin düşüşünü de bir fırsata çevirdik. Böylelikle bir yükseliş sergiledik. Her iki durumda da diğer ülkelerin düşüşte olduğunu aklımızın bir kenarına koymamız gerekiyor.
İyimserler ve Kötümserler
PISA taramalarının bir sonraki sonucunu 3 sene sonra göreceğiz. Umarım 3 senelik bir bekleme süresi, içine düştüğümüz durumu anlamak için geç kalınmış bir zamana tekabül etmez. Yazımızın girişinde dolu-boş bardak örneği vermiştik. Biraz ona benzer ama biraz daha trajik bir örnekle bağlayalım cümlelerimizi:
İyimserlerle kötümserler karşı karşıya gelmişler. İyimserler büyük bir yaşama arzusuyla kötümserlere “her şeye rağmen hayat çok güzel” demişler. Kötümserler başlarını öne eğmişler, kederli ve sıkıntılı bir ses tonuyla “evet, haklısınız” demişler.