Betül Gökçe AKGÖL'ün 24 Mayıs 2024 tarihli yazısı: Selimiye Kışlası ve Lambalı Kadın Florence Nightingale
Vapurla Sarayburnu önlerinden Kadıköy’e doğru yol aldığınızda Anadolu yakasında bir tepede gözünüze çarpan dört kuleli dev bir yapı karşılar sizi. Özellikle akşamın alacasında gizemli ışıklarıyla İstanbul’a selam duran Selimiye Kışlası’nı anlatacağım size bu yazımda.
Kışla ilk olarak III. Selim devrinde yeni kurulan Nizâm-ı Cedîd askerleri için kesmetaş bir kaide üzerinde ahşap olarak inşa edilmiş. Yeniçerilerin “kazan kaldırıp” isyan etmeleri sonucunda yıkılan bu kışla II. Mahmut devrinde kâgir olarak yeniden yapılmış. Sultan Abdülmecid devrinde de iki defa yenilenmiş.
Boğaz’ın iki yakasını süsleyen pek çok yapının projesine imza atan Balyan Kardeşlerden Mimar Krikor Balyan tarafından çizilen Selimiye Kışlası, 200 metreye 267 metre ebatlarında ortasında büyük bir avlu olan dikdörtgen şeklinde bir yapıdır. Boğaz’a doğru eğimli bir arazi üzerine ve denize paralel olmayacak şekilde kurulmuş olan yapının her yönden bodrum katı sayısı değişiktir. Bodrum katların üzerinde üç kat yer alır. Dört köşesinde yedişer katlı birer kulesi vardır. Büyüklüğü konusundaki söylentilere göre; iki kardeş aynı yıllarda, aynı yerde üç yıl askerlik yapmış ama birbirlerini hiç görememiş ve karşılaşmamışlar kışlanın içinde…
Zamanın padişahı Abdülmecid, Selimiye Kışlası’nı 1854 yılında, Kırım Savaşında yaralanan askerlerin tedavisi için Osmanlının müttefiki olan İngiliz askerlerine tahsis etmiş. Aynı yıl yaralı İngiliz askerlerine bakmak için İngiltere’den hemşireler gelmiş İstanbul’a. İşte bu hemşirelerden biri de askerler tarafından “Lambalı Kadın” diye çağrılan ve zengin bir ailenin kızı olan hemşire Florance Nightingale’dir. Zorlu savaş koşullarının getirdiği kolera salgını sırasında, yaralı hastaların arasında dolaşırken hep elinde bir lamba taşıdığı için, yaralı askerler tarafından “Lambalı Kadın” diye adlandırılan Florence Nightingale, sabrı ve sevgisiyle pek çok hastaya şifa ve moral kaynağı olur o yıllarda.
Florence Nightingale daha küçük yaşlardayken hastanelerde hastalara yeterince ilgi gösterilmediğini düşündüğünden ve bunu düzeltmek istediğinden hasta bakıcı olmak ister. Ama ailesi Nightingale’e izin vermez. Çünkü o dönemlerde hasta bakıcılık hiçbir işi olmayan kızların yaptığı pis bir iştir. Ailesine ne kadar baskı yapsa da kabul ettiremez ve ailesinden ayrılarak hasta bakıcı olur Florence. Hasta bakıcılığın kötü adını silmek ve bunu meslek haline getirmek ister. Bunu ülkenin bakanlarına kadar iletir fakat izin alamaz.
Savaştan sonra da kendini bu mesleğe adayan ve hemşirelik mesleğinin kurucusu sayılan Florence Nightingale, Londra’da bir hemşirelik okulu açar. 1907 yılında İngiltere Liyakat Nişanı alan ilk kadın olur.
İşte hepimizin askeri bir kışla olarak bildiği Selimiye Kışlası aslında sağlık alanında da bir ilke imza atarak tarihe geçmiştir. Kışlanın kulelerinden birinde bulunan Florence Nightingale ve beraberindeki hemşirelerin kaldığı oda günümüzde müzeye dönüştürülmüştür.
Birinci Dünya Harbi sırasında kışla yeniden orduya verilir. Cumhuriyet’ten sonra bir süre tütün deposu, 1959-63 yılları arasında ise askeri ortaokul olarak kullanılır. 1963 senesinde tamir edilerek Birinci Ordu Karargahı haline getirilir.
Türk mimari tarihinde, İstanbul’un geleneksel görünümünü değiştiren ilk yapılardan olan Selimiye Kışlası günümüzde I. Ordu Komutanlığı Merkezi olarak kullanılsa da müze bölümleriyle de ziyaretçilerini kabul ediyor. Selimiye Kışlası’nı gezerken hem kışlanın güneydoğusunda kalan Selimiye Askeri Okulu Müzesi’ni hem de Florence Nightingale Müzesi’ni ziyaret edebilirsiniz.