Hüseyin ALPASLAN'ın 5 Haziran 2024 tarihli yazısı: Türk - Ermeni Savaşı’na Giden Süreç ve Sevr Antlaşması

Paris Barış Konferansı’nda yapılan müzakerelerde Osmanlı Devleti’nin istekleri barışa dair talepleri kabul görmemiştir. Savaşı kazanan ülkeler Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarıyla ilgili planlarını sorunsuzca uygulamaya geçirebilmek maksadıyla, San Remo’da hep birlikte kararlaştırarak hazırladıkları antlaşmaya dair tasarılarını Osmanlı temsilcilerine dayatmışlardır. 10 Ağustos 1920 tarihinde Paris yakınlarındaki Sevr banliyösünde bulunan Seramik Müzesi’nde İtilaf Devletleri ile Damat Ferit Hükûmetinin temsilcileri Rıza Tevfik, Reşat Halis ve Hadi Paşa arasında Türk tarihinin en bedbaht antlaşması imzalanmıştır. [1] Antlaşmanın 88’inci ve 93’üncü maddeleri arasındaki maddeler ile yine 226’ncı ve 230’uncu maddeleri arasında bulunan toplam 11 maddede Ermeniler konu edinilmiş olup VI. Kısımda yer alan 88’nci madde ve 93’üncü madde de dahil olmak üzere toplam 6 maddede:[2]

a.       İtilaf Devletleri tarafından Osmanlı Devleti’nin paylaşımı yapılarak, Ermenistan’a verilmesi istenilen topraklar ve sınırlar belirginleştirilmiştir.

b.       Erzurum, Van Trabzon ve Bitlis vilayetlerinin sınırlarının tespiti ABD başkanı Wilson’a bırakılmıştır.

c.       Ermenistan’a denize çıkış yolu verilerek, sınırlar askersiz bölge haline getirilmiştir.   

Antlaşmanın bu maddeleri ile Doğu Anadolu parçalanarak Ermenistan kurulurken, Kürtlere de özerklik verilmesi öngörülmüştür. 226 ve 230’uncu maddeleriyle de tehcir sırasında işlenen suçlardan dolayı tutuklanan ve tutuklanması istenilen Türklerin, Osmanlı Devleti tarafından İtilaf Devletleri’ne tesliminin sağlanarak bu devletlerin mahkemelerinde yargılanmalarının önünü açmak ve önceden sürgün edilerek Malta’da tutuklu bulunan ve çoğunluğu ittihatçıların ileri gelenleri olan Türk bürokratların, siyasetçilerin ve askerlerin, İngiltere Kraliyet Başsavcılığı tarafından kırım suçlamasıyla yapacağı yargılamaları meşrulaştırmak istemişlerdir. 

Sevr Antlaşması’nın Türkiye’nin parçalanarak bağımsız bir Ermenistan kurulmasına yönelik maddeleri şunlardır: [3]

Madde 88: Türkiye, Ermenistan’ı İtilaf Devletleri gibi hür ve bağımsız bir devlet olarak tanıdığını ilan eder.

Madde 89: Osmanlı Devleti, Ermenistan ve İtilaf Devletleri, Erzurum, Van, Trabzon ve Bitlis vilayetlerinde, Türkiye ve Ermenistan arasındaki sınırların belirlenmesini ABD devlet başkanının kararına bırakarak, Ermenistan’ın denize ulaşımına ve ilgili sınırlarda komşu Osmanlı toprakları üzerinde askeri tertibatın kaldırılmasına yönelik Başkan Wilson’un tayin edeceği tüm hükümlerin kabulünü kararlaştırmışlardır.

Madde 90: 89’uncu madde uyarınca tayin edilecek sınır, ismi geçen vilayetlerin kısmen veya tamamen Ermenistan’a bırakılması gerekli bulunduğu takdirde Devlet-i Osmaniye bu karar tarihinden itibaren terk edilen arazi üzerindeki bütün hukuk ve tasarrufadından feragat ettiğini şimdiden beyan eder. İş bu antlaşmanın Türkiye'den ayrılan araziye tatbik edilecek olan hükümleri o andan itibaren sözü geçen araziye de uygulanacaktır. Ermenistan'ın, egemenliğine tahsis edilen arazi itibariyle deruhte edeceği Devlet-i Osmaniye'ye ait mali taahhüt veyahut iddia edebileceği hukukun oran ve çeşidi işbu antlaşmanın sekizinci kısmının (mali maddeler) 241’nci ve 244’üncü maddelerine uygun olarak tayin edilecektir. İş bu antlaşma ile çözüme kavuşturulamamış olan söz konusu arazinin intikalinden doğabilecek olan bilcümle bütün anlaşmazlıklar diğer sözleşmelerle çözülecektir.

Madde 91: 89 uncu maddede izah olunan arazinin bir kısmı Ermenistan'a intikal ettiği takdirde Devlet-i Osmaniye ile Ermenistan arasında adı geçen maddede kayıtlı kaidelere dayanarak tayin edilecek olan sınırı arazi üzerinde tatbik etmek üzere söz konusu kararın alınmasından on beş gün sonra suret-i teşekkülü bilahare tayin edilecek olan bir sınır tayin komisyonu teşkil edilecektir.

Madde 92: Ermenistan’ın Azerbaycan ve Gürcistan ile olan sınırı, ilgili devletler tarafından anlaşılarak belirlenecektir. 89’uncu maddede açıklanan karar kabul olunduktan sonra ilgili devletler müzakere ederek sınırlarını saptamayı başaramadıkları durumda işbu sınır büyük devletler tarafından tayin edilecek ve bunun arazi üzerinde tatbikinin icrası kendilerine ait bulunacaktır.

Madde 93: Ermenistan hükûmeti, Ermenistan'da ırk, lisan ve din itibariyle ahalisinin ekseriyeti haricinde bulunan sakinlerin menfaatini korumak için başlıca müttefik devletler lüzumlu görecekleri hükümleri ve sözü geçen devletleri ile yapılacak bir antlaşmaya bu hükümlerin konulmasını rıza göstermek suretiyle kabul eder. Ermenistan, başlıca müttefik devletler ile yapılacak bir antlaşmaya geçişin serbest yapılmasını temine ve diğer milletlerin ticareti için adil bir usul tesisine ilişkin olmak üzere müttefik devletlerin lüzum görecekleri hükümlerin kaydına razı olur.

Sevr Antlaşması’nın imzalanmasıyla beraber büyük bir sevinç duyan bütün Ermeni örgütleri ile her alanda etkin eylem faaliyetleri sürdüren diğer Ermeniler, antlaşmayı şöyle anlamlandırmışlardır:

-10 Ağustos dünya ve doğu tarihi için önemli bir gündür.

-Ankara’nın uğraşlarını, büyük devletlerle rekabetini ve Türkiye’yi cesaretlendirecek adımları boşa çıkartmıştır.

-Türkiye’nin Müslüman alemindeki birlikteliği sağlayacak manevi etkisi ve eylemsel yetkisi son bulmuştur, Kemalistler epey zayıflamıştır.

-Yunan ordusunun ilerleyişi Türklerin antlaşmayı imzalamasında etkin olmuştur[4].

Sevr Antlaşması ile Ermenilerin elde edecekleri kazanımların, Türkiye için çok kötü sonuçlar doğuracağının hatta Anadolu’daki Türklerin varlığının tamamen tehlikeye atılacağının farkında olan Türk Milleti adeta bir matem havasına bürünmüştür. İnsafsız bir şekilde Türkiye’yi esarete mahkûm eden bu antlaşma sonrası Türk halkının umudu Ankara olmuştur. Tüm ülkeyi derin bir üzüntü ve endişeye sevk eden Sevr Antlaşması’na TBMM’de şiddetle karşı çıkılmıştır. Antlaşma ile beraber oluşan duruma sessiz kalmayan TBMM harekete geçerek, Anadolu’da, özellikle de doğu ve güney bölgelerinde süren Müslüman kırımının bir an önce sonlandırılması maksadıyla askerî harekât yapılmasını uygun bulmuştur. Ankara Hükûmeti, ABD, İtilaf Devletleri ve Ermenilerin Sevr ile gerçekleştirmek istedikleri amaçlarını bertaraf ederek Erivan’ın başını ezmeyi planlamıştır[5].

TBMM’nin tasarladığı askerî harekât için Doğu Anadolu’da bulunan Türk ordusunun gücü halen yerindeydi ve Kazım Karabekir Paşa, Ermenilerin bölgedeki saldırılarının artması ve özellikle Kars bölgesinden Müslümanlara karşı düzenlenen katliamlara dair sürekli bilgiler gelmesi üzerine, Ermenilere karşı bir an önce savaş başlatmak istiyordu. Kazım Karabekir Paşa, daha Sevr Antlaşması imzalanmadan önce TBMM kurulur kurulmaz Nisan 1920’de, kırıma uğrayan Müslümanlar ile yakılıp yıkılan şehirleri kurtarmak amacıyla, Ermenistan üzerine askerî harekât yapmak için Ankara’dan izin istemiştir. TBMM başkanı Mustafa Kemal, Kazım Karabekir Paşa’nın isteğine 6 Mayıs 1920 tarihinde verdiği cevapta: barış antlaşmasının maddelerinin henüz belli olmadığını, askeri harekatın şu anda Türkiye’nin menfaatlerine uymayacağını, uzlaşma fırsatlarının kaybedilmemesi gerektiğini, TBMM’nin askeri harekâtını ABD ve İngiliz kamuoyunun aleyhlerine kullanılarak İngilizlerin Anadolu üzerindeki planlarını yerine getirmesine fayda sağlayabileceğini ve Rusya’nın tutumunun da öğrenilmesinin gerekli olduğunu söylemiştir[6].  Ankara’dan Moskova’ya gönderilen TBMM heyetine görüşlerini bildiren Rus yetkililer, Bitlis, Van ve Muş gibi bazı şehirlerin Ermenilerin hakimiyetinde kalması gerektiğini ifade etmişlerdir. Ruslar, Ermenileri sonradan Komünist rejime dahil edebilecekleri düşüncesiyle, geniş topraklara sahip olacak bir Ermenistan’ın ileride kendi çıkarlarına uygun olacağı kanaatindeydiler[7].  Bu safhada Ankara Hükûmetinin Rusya’nın tutumundan dolayı Erivan’ı etkisizleştirmeye yönelik bir askerî harekât yapmakta tereddüt ettiğini anlıyoruz.

Sevr Antlaşması’nın Ermenilerle ilgili maddelerinden ve Rusların müsamahalarından cesaret bulan Ermenilerin, 24 Eylül 1920 tarihinde Kağızman ve Sarıkamış’ın köyleri olan Kötek ve Bardız’a yaptıkları saldırılar ile beraber Müslümanlara uygulanan mezaliminin had safhaya ulaşması ve Doğu Anadolu’nun serhat şehri Kars’tan gelen feryatlara dayanamayan Ankara Hükûmeti, her şeyi göze alarak askeri harekata izin vermiş vermiştir. Kazım Karabekir Paşa’nın 15’nci Kolordu’ya verdiği ileri harekât emri ile Ermenilerle savaş başlamış ve 28 Eylül’de Sarıkamış, 30 Eylül’de ise Merdenek ele geçirilmiştir.  TBMM’nin kararlı tutumu ve Türk ordusunun Ermeni mezalimini durdurmaya yönelik ilerleyişi Bolşevikleri olduğu kadar İngilizleri de kaygılandırmıştır[8].

Hüseyin ALPASLAN

Tarihçi-Yazar

[email protected]

 

Kaynakça

[1] Sina Akşin, Kısa Türkiye Tarihi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2019, s.154.

[2] Bülent Bakar, Ermeni Tehciri, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2013, s.240-241.

[3] Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Belge Yayınları, İstanbul, 1987, s.654-655; Nihat Erim, Devletlerarası Hukuk ve Siyasi Tarih Metinleri, C I, Ankara Üniversitesi Yayınları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1953, s.559-560; Bakar, age., s.241-242.

[4] Salahi R. Sonyel, Mustafa Kemal (Atatürk) ve Kurtuluş Savaşı, C II, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2008, s.932.

[5] Sonyel, age., II, s.926.

[6] Türk İstiklal Harbi Doğu Cephesi 1919-1921, C 3, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1995, s. 89; Kazım Karabekir, İstiklal Harbimizin Esasları, Truva Yayınları, İstanbul, 2020, s.229.

[7] Bakar, age., s.243.

[8] Sonyel, age., II, s.935.