Tuğba EROĞLU'nun 18 Kasım 2023 tarihli yazısı: Üç Oda Bir Balkonlu Evler
Gün doğumunda güneşin kızılını, gece karanlığında ayın ışığını bilir misiniz? Peki gökyüzüne açılan balkonlu evleri tanır mısınız? Tek değilsinizdir orada. Hayalleriniz ve umutlarınız size eşlik eder. Çayınızı, kahvenizi buz gibi havaya aldırış etmeden yudumlarsınız. Orada belki de saatlerce kalırsınız. Yaşadığınız onca anı, yüzünü belki de bir defa gördüğünüz bir yabancı ya da unutmaya zorladığınız bütün o acılar eşlik eder size.
Oraya çıktığınızda büyük bir nefes alır ya da nefessiz kalırsınız. Ev alırken hemen oda sayısını sorarız. Geniş geniş duvarları olan evler, yüksek yüksek tavanlar... Oysa hiç birimiz satın alamayacağımız hayallerimizin ardındaki balkonları merak etmeyiz. Öyle derdi hep komşumuz Duran amca.
Salonun ışığını hiç yakmazdı. İzmaritle dolmuş kül tablası, bir bardak çayı ile balkonun en uç köşesinde otururdu. Sokak lambasının vuran ışığında gözlerinin nemli bakışlarını görürdüm. Neden hep orada otururdu? Sıkılmaz mıydı?
Ben tüm bunları kafamda kurarken o çoktan ikinci paket sigarasını açmış, sanki dostlarıyla dertleşmiş gibi buğulu gözlerini gökyüzüne dikerdi. Ben arkadaşlarımla sokak oyunları oynarken o ise hep balkondan bizi izlerdi. Sağa sola koşuşturmalarımızı takip eder, gözünü bizden hiç ayırmazdı. Acaba çocukluk yıllarını mı özlüyor, kendini bizim yerimize mi koyuyordu? Hatta topumuz ne zaman onun bahçesine gelse hiç bağırmaz, hafif bir gülümsemeyle başını sallardı.
Balkonda değildi o gün, üstelik her zaman yarım olan perdesi de çekikti. Küçük bedenimin işiteceği ağır sözleri bilmeden usulca çıktım merdivenleri. Köşede duran koltuk değnekleri acı acı bakmıştı sanki. Yanına yaklaştığımda sigaradan kısılmış sesini açmaya çalışırken konuşmaya başladı Duran amca.
Meğer eşi öldükten sonra evin salonunda hiç oturmamış. Yatalak oğluna kendisi bakıyormuş, o yüzden de hiç dışarı çıkmazmış. Tek nefes aldığı yer ise sonsuz dünyasına açılan balkonuymuş. Oradan bizi izlerken oğlunun da bir kez olsun koşuşunu görmek istermiş. Duvarlar üzerine geliyormuş. Orada anılarını düşünür, eskileri hatırlarmış. Balkonu salona katan insanları da hiç anlamazmış. Onlar yalnız balkonu değil, hayallerini de betonlar arasında kaybedermiş. Onun tek yoldaşı ise balkonuymuş.
Neden insanlar ev alırken hiç sığmayacak gibi oda sayısı sorarmış ki? Oysa hikâyenin sonunda yalnızlık varmış. İyi insanlar kötü hikâyelerin başkahramanı oluyor. Onlar balkonundan gökyüzüne bakarken ölüyor. İyi insanlar yalnızlıktan ölüyor.