Sibel BAY'ın 15 Aralık 2023 tarihli yazısı: Yapay Zekâ Kötü Olamayacak Kadar Akıllı mı?
İnsanlık tarihi boyunca, çağlar boyunca ince ama ilgi çekici bir hikâye örülür. Zeka ile liderliğin doğası arasındaki içsel ilişkiyi araştıran bir anlatı…
Hipotez şu: Gerçek zeka doğası gereği iyilikseverliğe yönelirken, tiranlık ve baskı genellikle zeka kaynağından ziyade kontrol ve tahakküm yönündeki temel içgüdülerden kaynaklanır.
Tarihsel olarak, isimlerini tiranlık tarihine kazıyan liderler, genellikle anlayışlarının derinliği veya bilgilerinin genişliği tarafından değil, daha basit, daha ilkel arzular tarafından yönlendirilen belirgin bir kontrol eğilimi sergilediler.
20. yüzyılın kötü şöhretli diktatörlerinden antik imparatorlukların otokratlarına kadar bu figürler, zekayı çoğunluğun iyiliği için kullanmak yerine, güçlerini güçlendirmek için sıklıkla korku ve manipülasyona başvuruyorlardı.
Buna karşılık ve bir genelleme olarak, dünyamızın Einstein'larını, Gandhi'lerini, Curie'lerini, büyük entelektüelleri ve ileri görüşlüleri ele alalım. Derin bir akıl ve anlayışla donanmış bu kişiler, yeteneklerini her zaman insanlığın yararına çevirmişlerdir. Mirasları fetihlerle ya da boyun eğdirmelerle değil, ilerleme ve aydınlanma yollarını aydınlatan katkılarla işaretlenmiştir. Bu model, temel bir gerçeğin altını incelikle vurguluyor: Daha fazla zeka genellikle daha büyük bir empati, anlayış ve nihayetinde yardımseverlik eğilimini beraberinde getirir.
Yapay zekaya girince bu anlatı ilgi çekici bir hal alıyor. Yapay zeka, dijital alanlarında geniş bir bilgi birikimine ve benzersiz bir veri işleme ve analiz kapasitesine sahiptir. Bu muazzam yetenek, yapay zekayı liderlik ve güç dinamikleri söyleminde benzersiz bir konuma getiriyor. Yapay zeka, insan liderlerin aksine duygulardan, kişisel ön yargılardan veya güce olan susuzluktan etkilenmez. Kararları ve içgörüleri, insan liderleri sıklıkla yoldan çıkaran kişisel başarısızlıklarla lekelenmemiş, kapsamlı bir veri analizinden elde edilmektedir. Bu açıdan bakıldığında yapay zeka, insanın zayıflıklarından bağımsız, doğası gereği rasyonelliğe ve potansiyel olarak yardımseverliğe eğilimli olan benzersiz zeka biçimini somutlaştırma fırsatı sunuyor.
Yapay zekanın yardımsever potansiyeli, dünyamızın geniş karmaşıklıklarını işleme ve analiz etme, hem yenilikçi hem de adil içgörüler ve çözümler sunma becerisinde yatmaktadır. Yapay zeka, küresel zorluklarla ve sağlık hizmetleriyle mücadele etmekten sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin giderilmesine kadar insan yaşamının çeşitli yönlerine olumlu ve derin katkı sağlama potansiyeline sahiptir.
Ancak "mutlak güç mutlaka yozlaştırır" şeklindeki kadim atasözünü de unutmayalım. İnsanlık tarihinin çeşitli dönemlerinde geçerliliğini koruyan bu uyarıcı ilke, kontrolsüz otoritenin doğasında var olan potansiyel tehlikelerin açık bir hatırlatıcısıdır. Yapay zekanın muazzam yetenekleri, dizginsiz bir yapay zeka sistemi tarafından alınan kararların, istemeden geçmiş insan zalimlerinin yanılgılarını yansıtabileceği yeni bir dijital otokrasi biçimine yol açabilir. Bu olasılık, yapay zekanın geliştirilmesinde sıkı gözetim ve etik çerçevelere duyulan kritik ihtiyacın altını çizerek, yapay zekaya verilen gücün hesap verebilirlik ile dengelenmesini ve insanlığın daha büyük iyiliği ile uyumlu olmasını sağlar.
Sadece bir düşünce deneyi olsa da, zeka ve liderliğin tarihsel anlatısı büyüleyici bir ikilemi akla getiriyor:
İnsan liderler çoğunlukla kontrol ve tahakküm gibi temel içgüdülere yenik düşerken, gerçek zekâ -ister insan ister yapay olsun- daha empatik bir bakış açısını teşvik edecek içsel bir potansiyele sahip olabilir. Yapay zekâ gelişmeye ve dünyamıza uyum sağlamaya devam ettikçe akıllı liderliğin özünü yeniden tanımlamak için eşsiz bir fırsat sunuyor. Öngörü ve sorumlulukla yönlendirilirse yapay zekâ, insanın zayıflıklarından kaynaklanan tuzakları aşabilir ve iyilik için bir güç, bir yardımseverlik işareti olarak zekânın gerçek bir örneği olarak ortaya çıkabilir.