Baha YILMAZ'ın 17 Ağustos 2023 tarihli yazısı: Yaşayan Ölüler, Yüzdürülen Şirketler ve Siyasal Tercihler

2010 yılında dünyayı kasıp kavuran Walking Dead dizisi insanlık için yaşanan bir felaketin senaryosu üstüne kurulmuştu. Diziyi takip edenleri ekran başına mıhlayan serinin konusu ise; bir virüs sonucu tüm insanlığın yaşayan ölüler olarak tabir edilen ve insanlıktan çıkmış Zombilerle mücadele etmesi üzerine kuruluydu. Medeniyetin her yerine sirayet etmiş ve insanlığın üzerine bir felaket bulutu gibi çökmüş bu dizideki olayların temel felsefesi, yaşayan ölülerin insanlığın ürettiği tüm standartları ve yaşama düzeyini alaşağı etmesiydi. Üretim, adalet, kamu hizmetleri, sağlık hizmetleri, güvenlik hizmetleri neredeyse tamamen ortadan kalkmıştı. 

Yukarıdaki anlattığımız dizi meselesine tekrar geleceğiz. Geçtiğimiz haziran ayında IMF bir rapor yayınlayarak Türkiye’deki zombi şirketlerin yüzde 13’lere vardığını hatta bu şirketlere sahip ülke sıralamasında Türkiye’nin liderlik koltuğuna oturduğunu ifade ediyordu. Sonrasında bir bilgi daha vererek halka açık şirketlerde bu rakamın yüzde 8’lere vardığını ifade ediyordu. Ekonomi basını bu raporu tahmin edildiği üzere Walking Dead dizisine göndermeler yaparak verdi. Meseleyle ilgili internette bir tarama yaparsanız atılan başlıkları görmeniz yeterlidir. Oysa bu haber sadece bir istatistik bilgisi olarak değerlendirilmemeliydi. Birkaç köşe yazısı, cılız bir şekilde meselenin arka planına ışık tutmaktan uzak okumalar yapmaya çalışmıştı. 

Şimdi konunun büyüklüğünü ve önemini ifade edebilmek için IMF’in açıkladığı yüzde 13 rakamını biraz irdeleyelim. Öncelikle Türkiye’de mevcut şirket sayısını merak etmek gerekiyor. Onun içinde Ticaret Bakanlığı’nın açıkladığı ve 3 ayda bir güncellediği rakamlara bakmak yeterli olacaktır. Haziran ayı itibariyle toplam şirket sayımız 2 350 155. Bu rakamı da burada bırakalım ve zombi şirket kavramı ne demek ona bakalım. 

En basit anlatımıyla Borcunu ödemek için yeterli para kazanamayan ancak bir şekilde desteklerle hayatta kalmaya devam eden şirketlere deniliyor. Biraz detaylandırırsak herhangi bir üretim kabiliyeti olmayan, hayatta kalabilmek için ürettiği üzerinden değil tükettiği üzerinden yani aldığı krediler ve borçlar üzerinden varlığını sürdüren hatta borcunu borçla kapatan şirketlere deniliyor. 

300 Bin Zombi Aramızda

IMF, Türkiye’deki Zombi şirket sayısının yüzde 13 olarak açıkladığına göre kabaca bir değerlendirme ile şu an Türkiye ekonomisinin sırtında 300 bin civarında zombi şirket olduğunu söyleyebiliriz. Meselenin büyüklüğünü buradan biraz daha rahat keşfedebiliriz. Bunda ne var? Ne güzel işte buralarda iş yapmaya çalışan müteşebbislerin hayatta kalması sağlanıyor da diyebilirsiniz. Ancak işin aslı öyle değil. Çünkü bu şirketlerin büyük bölümü herhangi bir istihdam yaratmıyor. Üstelik devletten ya da iktidardan devamlı surette bir destek talep ediyor. Yatırım maliyetlerinin yüksek olan ülkemizde aldıkları destekleri herhangi bir üretime çevirmeyerek yatırım maliyetlerini yükseltmekle kalmayıp bir kaynak israfına da neden oluyorlar. Peki bu durum sadece bugünler için mi geçerliydi? Tabii ki hayır. 94 krizi akabinde 99 krizi ve hatta 2001 krizi dönemlerinde de bu şirketlerin destek taleplerini ve bu şirketleri kurtarmak için kaynak açan iktidarları gördük. Ancak bu meselenin biraz daha evveliyatına bakmamız lazım. 80 ihtilali sonrası ekonomi yönetimini devralan Özal, o dönemde Anadolu sermayesini ayağa kaldırmak ve bu küçük ve orta ölçekli işletmeler kanalıyla bir kalkınma hamlesi başlatmak istedi. Anadolu’da bulunan küçük küçük ya da öbekler halinde bir alana toplanmış küçük işletmelere destekler vermeye başladı. Bu destekleri koordine etmesi için hatta bir kurum da kuruldu: KOSGEB. Bu destekleri kullanarak gelişen pek çok işletme oldu. Hatta bu desteklerden dolayı Anadolu Aslanları gibi tabirler de gündelik hayatımıza girdi. Ancak bir kısım işletme ise aldığı bu destekleri şirketinde değerlendirmek yerine kendi şahsi alanlarına aktardı ya da verimsiz bir şekilde değerlendirerek bu desteklerin amacına ulaşmasını engelledi. Ki bu desteklerin sadece nakdi olduğunu söyleyemeyiz. Vergi afları, ihracat destekleri ya da prim afları da bu desteklerin farklı biçimleri olarak sayılabilir. 

Turnusol Görevi Yapan Kriz

Peki bu zombi şirketler neden şimdi gündeme geldi? Çok basit bir cevabı var. Normal bir ekonomide bu şirketlerin yükünü taşıyabilecek bir finans ya da kaynak üretebiliyorsunuz. Ancak şu an yaşadığımız kriz içerisinde yani hiper enflasyonun eşiğinde, kaynak üretmede yetersiz bir ekonomide bu şirketlerin tabiri caizse yüzdürülmesi oldukça zor ve bu şirketlere verilen kaynaklar göze batmaya başlıyor. 

Peki bir soru daha yöneltelim. Bu şirketlere kredi veren kurum ya da kuruluşlar bu şirketlerin batık olduğunu neden anlamıyorlar? Bankacılık sektöründe çalışmış hatta kredi mevduatı satan birimlerinde çalışmış herkes bilir ki bu durumu anlamamak imkansızdır! İyi bir bilanço okumayla bir şirketin durumunu derhal anlayabilirsiniz. Hatta o bilanço makyajlanmış bile olsa anlayabilirsiniz. İşin teknik tarafına girmeden şu soruyu soralım o zaman. Bu şirketler rahatlıkla durumları anlaşılmasına rağmen neden kredi veriliyor? Çok basit bir cevabı var bu sorunun. Tamamıyla politik bir tercih aslında daha da basite indirirsek siyasal bir tercih var. Yani siyasal iktidarların çevresinde öbekleşmiş grupların baskısına dayanamayan ya da kendi fikriyatında olan şirketlerin kayrılması gibi. Ancak ekonominin patinaj yaptığı dönemlerde bu şirketlerin destekten uzak kalması ya da iktidar değişikliği dönemlerinde bu tarz şirketlerin silkelendiği de bir aşikâr. Hatta bu anlamda bakıldığında Cine5’in başına gelenleri hatırlayalım. Devletten aldığı kredilerle ayakta kalan akabinde iflas sonrası malları haciz edilen bir profille karşılaşacağız. Ancak bu haciz sürecinin AKP iktidara geldikten sonra gerçekleştiğini hatırlamakta fayda var. Son seçimlerin bu anlamda da bir gerilim taşıdığını ifade edelim. Yani iktidara yanaşık ve iktidarın her türlü desteğiyle ayakta kalan bir zümrenin varlığını bilmemiz gerekiyor.

Sıkı Para Politikaları ve Epistemolojik Kopuş

Tekrar dönelim IMF’nin raporuna, bu şirketler “zombi” haline geldikten sonra en fazla dört yıl yaşayabiliyor. Türkiye’de 2018 yılında başlayan pandemi sürecinin de etkisini derinleştiren bir ekonomik kriz var ve biliyoruz ki birçok şirketin mali yapısı bozuldu. Ancak çok sayıda şirket uygulanan düşük faiz politikaları ve sık sık yinelenen kredi yapılandırmaları, kamu bankalarından dağıtılan kredilerle bugüne kadar yüzdürüldü. Bu şirketler batmasın diye enflasyon yüzde 80’lerdeyken yüzde 14 faizlerle kredi dağıtıldı. Nasla başlayan “epistemolojik kopuşla” şekillenen düşük faizli politika dönemi artık geride kalıyor. Ekonominin başına “akla uygun” yani rasyonel politikalara geçmekten başka seçenek kalmadığını açıklayarak gelen Mehmet Şimşek, sıkı para politikasına başladı. Her ne kadar faizler istenilen bir boyutta yükseltilmese de düşük faizli kredilerin kesildiğini biliyoruz. Bankacılık verilerine göre özel bankaların ticari kredi iştahı son 4.5 yılın en düşüğünde. Kamu bankalarında da ticari kredilerde yavaşlama söz konusu. Mart 2024 yerel seçimleri yaklaşırken konkondato, iflas furyası ile karşılaşabiliriz. Daha şimdiden konkordato haberleri gelmeye de başladı. 

İnşaat, Turizm ve Gıda Sektörüne Dikkat

Özellikle İnşaat, Turizm ve Gıda sektöründe bu iflasları duyabiliriz. Peki bu sürecin kritik olan tarafı ise saydığımız sektörlerin istihdam ağırlıklı sektörler olduğudur. Doğal işsizlik seviyemizin yüzde 10’larda olduğunu hatırlamamız lazım. Olası bir iflas furyası ile yeni bir işsizlik dalgasının devreye girmesi büyük bir vahamete sebebiyet verebilir. 

Ancak şunu ifade etmekte fayda var. Walking Dead dizisinde ortalıkta gezindiği halde hiçbir faydası olmayan yaşayan ölüler kavramının koca bir insanlığa verdiği dramatik tahribatı izlemiştik. Dizide olduğu gibi hemen hemen her siyasal iktidar döneminde battığı halde yüzdürülen bu şirketlerin bir şekilde tasfiye edilmesi kaçınılmaz. Bu şirketlerin yüzdürülmesi için kamuya aktarılan bir maliyet var ve bu maliyete ya da tahribata katlanan ve bugün oldukça hırpalanmış bir millet var. Her şekilde bu maliyetin faturası bir gün kesilecek. Kime ve nasıl kesileceğini kestiremesek bile…