Baha YILMAZ'ın 17 Nisan 2023 tarihli yazısı: Bankacılık, Tapınak Şövalyeleri ve Finans Meselesi

Günümüzde yaşanan bazı iktisadi sorunları anlamanın tek bir yolu var: geçmişi irdelemek. Kimi dost sohbetlerinin temel retoriği şöyle başlar; ülkede sermaye birikimi olmadan hatta yerli bir sermaye birikimi olmadan kalkınma problemini aşamayız. Aslında bu önermeye yanlıştır diyemeyiz ancak tam doğru olduğunu da iddia edemeyiz. Çünkü önerme, eksik bilgi içerir. Nasıl derseniz? Biraz geriye gitmemiz gerekir. Bankacılığın yani hem maddi tasarrufların korunmasına hem de girişimcilik finansmanının nasıl geliştiğine bakmak lazım.

Aslında ilk bankanın Avrupa’da, meşhur Medici ailesi tarafından kurulduğunu görüyoruz. Ancak banka adıyla tasdiklenmeyen uygulamaların ise haçlı seferleri sürecinde kiliseye bağlı tarikatlar tarafından uygulamaya sürüldüğünü biliyoruz. Öyle ki dönemin en güçlü tarikatı olan Tapınak Şövalyeleri bu uygulama sayesinde hem itibar hem de büyük bir finans yönetme şansına ermiştir. Ta ki Selahattin Eyyubi karşında aldıkları yenilgi sonrasında kilise tarafından günah keçisi ilan edilinceye kadar…

KRALLARDAN GÜÇLÜ BİR TARİKAT: TAPINAK ŞÖVALYELERİ

Meselenin detayına girmeden önce bu gücü biraz olsun tasavvur edebilmek için bir örnek verelim. 1100’lü yıllarda, dönemin en güçlü krallıkları kabul edilen İngiltere ve Fransa kralları kendi finans güçleriyle, ki o da halktan topladıkları ek vergiler kanalıyla bir ya da iki kale inşa ettirebilirken Tapınak şövalyeleri tüm Akdeniz havzasında irili ufaklı yüzlerce kale inşaatını gerçekleştirebilecek finans gücüne sahiptiler. Denklem çok basitti. Venedik’ten yola çıkan bir tüccar yanında ihtiyacından fazla para taşımasına gerek yoktu. Venedik’te Tapınak şövalyelerinin ilgili komutanlığına götürmek istediği parayı yatırması ve karşılığında bir belge alması yeterliydi. Bu belge ile şövalyelerin garnizonu ya da birliği olan her yerden istediği anda, istediği miktarda para alabiliyordu. Buradan, bu güvene dayalı sistemden iki özellik ortaya çıktı. Birincisi teminat mektubu sistemi, ikincisi ise yatırılan bu paraların işlenmesi ve üretime çekilmesi…

KİLİSE, TAPINAK ŞÖVALYELERİNE KARŞI

Şövalyeler bu paraları hemen kendilerine bağlı üretim çiftliklerinde ya da silah üreten atölyelerinde üretim unsurlarına yatırıyor ve bu unsurları işleyerek ticaret üzerinden para kazanıyorlardı. Hatta bu mükemmel süreç o kadar iyi işliyordu ki, bir zaman sonra kiliseyi bile rahatsız edecek bir sürece girilmiştir. Şövalyelerin kilise tarafından tasviye edilmesiyle ortaya çıkan bu güven kurumu Mediciler tarafından kurumlaştırılmış ve ilk finans ve işletme iktisadını destekleyecek yapı yani banka kurulmuştur. Bankacılık sisteminin kurulması ile girişim ve girişimcilik kavramları gelişmiş hatta yeni kıtaların keşfi yeni hammadde kaynaklarına ulaşma hırsı bu girişim mantığıyla desteklenmiştir.

Osmanlı’da bu yapı, yani girişim sermayesi ya da finans yönetimi bir ihtiyaçtı. Bu ihtiyacın karşılanması için para vakıfları kurulmuştur. İslam açısından faiz konusunun tartışmaya bile açılmayacak derecede yasaklı oluşu para vakıfları ile aşılmaya çalışılmıştır. Hatta para vakfı kuran Şeyhülislamlar vardır. Para vakıfları halkın kredi ve girişim sermayesi ihtiyacının karşılanması yanında, ulemanın maddî olarak desteklenmesi fonksiyonunu da icra ettiler. Aynı zamanda bu vakıflar hükümet kontrolünde cereyan eden bir para pazarı hüviyetindeydi. Hem beklenmedik afetlerin hâsıl ettiği zararın telafisi veya ani vergilerin karşılanması için kurulan avarız vakıfları; hem de yeniçeri, esnaf ve harem ağalarının kredi ve tekaüt(emekli) maaşı için kurduğu orta sandıkları birer para vakfıdır. Böylece bu müesseseler sadece bir kredi kaynağı değil, aynı zamanda bir sosyal sigorta fonksiyonunu da görmüştür. Ayrıca tefecilerin halkı sömürmesine mâni olan meşru bir alternatif teşkil etmiştir. Bu vakıfların görüldüğü ilk tarihe yani 1400’lerin başlarını dikkate alırsak meseleye çözüm üretme sürecimizin batıya göre ne kadar geriden geldiği anlaşılır. Aslında modern usullerde muhasebe sistemine dayalı ilk banka varî çalışma Mithat Paşa’nın kurduğu Menafi Sandıklarıdır. 1863 yılında ilk örneğini kuran Mithat Paşa bu sitemi geliştirmiştir. Memleket Sandıkları ya da Memleket Sandığı olarak adlandırabileceğimiz bu sitem yüksek faiz ve tefecilik anlayışına karşı geliştirilmiştir. Sonrasında Ziraat Bankası'nın temelini de oluşturmuştur. Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk kooperatif sistemidir fakat modern bir kooperatif değildir. Çiftçilerin dayanışma ve ekonomik birliktelikleri esasına dayanır. İktisadi varlık ve üretim modelleriniz size zamanın gerekleri için yeni çözüm yollarına iter. Tarıma dayalı bir toplumda ilk banka ya da kooperatifin bu alanda kurulması şaşırtmamalı.

Sermaye ve finans ihtiyacı kalkınma iktisadının temel unsurlarından biridir ve toplumsal kültürün dinamikleri ve bu dinamiklerin ürettiği çözümler kalkınmışlığınızı belirler. Ne diyordu Marks: “Alt yapı üst yapıyı belirler.”

YENİ BİR DÖNEMİN EŞİĞİNDE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ