Furkan ERKAN’ın 7 Kasım 2023 tarihli yazısı: Bir Filmi Defalarca İzleyebilmek
Çocukken filmlerle tanışmamızın daha doğrusu sinemayı biraz da olsa sevmemizin bu filmleri defalarca izlemekten kaynaklandığını düşünüyorum.
Zaten şimdiki gibi başta Netflix olmak üzere film ve dizi açısından geniş kütüphanelere sahip dijital platformlar yoktu. Ya da malum yerler…
Televizyonda saat 8-10 arası hangi film veriliyorsa onları izlerdik. Sonraki saatlerde de film yayını sıklıkla devam ederdi ama takdir ederseniz ki yaşımızdan dolayı doğruca yatağa gönderilirdik.
Jim Carrey, Eddie Murphy, Jackie Chan, Polis Akademisi ve tabii ki animasyonlar... Kanallar da en çok bu saydıklarımı tekrar tekrar gösterdiği için biz de sıkılmadan, aynı keyifle başına kurulurduk.
Tabii herkesin çocukluğu farklı jenerasyonlarda geçtiği için belki sizin çocukken hafızanıza kazınmış daha fazla film vardır neyse daha fazla nostaljiye boğmadan konuya geçelim.
İnsanlara ‘’En sevdiğin filmler neler?’’ sorusu yöneltildiğinde genellikle çocukken sinemada ya da TV’de denk gelip çok etkilendiği filmleri sayarlar.
Öyle ki öve öve bitiremedikleri filmleri daha da pekiştirmek için ‘’8 kere izledim’’, ‘’Kaç kez izledim hatırlamıyorum’’ gibi cümleler kullandıklarına şahit oluruz. Muhtemelen biz de yapıyoruzdur bunu.
Ama sevdiğimiz bir filmi tekrar tekrar izlemenin arkasında sadece ona beslediğimiz sevgi ve tutku yoktur.
Özellikle son birkaç senede hatta pandeminin de etkisiyle insanlar yeni çıkan filmlerden ziyade sevdikleri ve daha önceden izleyip de akıllarında pek yer etmemiş filmleri daha çok tercih eder oldular.
Peki neden?
Başta belirttiğim dijital platformların da katkısıyla birçok bilinen ve sevilen film yeniden izlenirken aynı zamanda insanlar vaktinin de boşa gitmesini istemiyor.
Bu nedenle de nasıl başlayıp nasıl biteceği, nerede ağlatıp güldüreceği ya da heyecanlandıracağı belli filmleri seçiyorlar.
Böylelikle bu tarz filmler 3 saati aşkın süreye sahip olsalar bile rahatça izlenebiliyor.
Tabii bu rahatlığın yanında defalarca izlenen filmler beraberinde bir güven duygusunu da getiriyor.
Bir düşünsenize zaten ev sineması için alternatifiniz bol! Siz de bu kadar seçenek arasında vakit kaybetmek yerine en bildiğiniz en sevdiğiniz filmi tercih ediyorsunuz.
Halbuki 90’larda ya da 2000’lerin başlarında iyi kötü Avrupa sinemasından bile nitelikli filmler izlemek, gömülü hazineleri keşfetmek mümkündü. Çünkü bu kadar seçeneğiniz yoktu hangisine denk geldiyseniz izlemeye başlıyordunuz.
Diyelim ki şans eseri rastlaştığınız o filmi de çok sevmenizden sonra ya yönetmenin diğer filmlerinin izinden giderek ya da çevrenizdekilerin önerileriyle benzer tattaki filmlere ulaşabiliyordunuz.
Dijital platformların algoritmaları sağ olsun artık onlar da insanlar yerine kendi oluşturdukları önerilerle karşınıza çıkabiliyorlar.
Yazının sonlarına doğru gelirken aslında bir filmi tekrar izlemek bana kalırsa o filmin sinemasal meziyetleri ve sizde bıraktığı etki arasında da net bir çizgi çekiyor.
Kabul edelim sinema tarihinin bazı çok iyi hatta başyapıt olarak kabul edilen filmlerini öyle defalarca izlemek pek de mümkün değildir. Dolayısıyla beğendiğiniz ve sevdiğiniz filmler de sırf bu ‘’defalarca izlemek’’ tarafıyla ayrılıyor aslında.
Ne yalan söyleyeyim bazen daha önceden izlediğim bir filmi izlerken sevdiğim kısımlarını tekrar görmek ya da kaçırdığım ayrıntıları ilk kez izliyormuşçasına fark edip filmin gözümde değerinin daha da yükselmesi beni de mest ediyor doğrusu.
Sahi siz en son hangi filmi defalarca izlemiştiniz?