R. Bülend KIRMACI'nın 4 Haziran 2024 tarihli yazısı: Borç Yiğidin Kamçısı mı?
Hiç de değil!
Devletlerin borcu bağımsızlığın, bireylerin borcu aile bütünlüğünün sınırlarına dayanabilir.
Hemen önerelim; gelişmekte olan ülkelerin borcu bir defalığına yarı yarıya silinmeli..
Türkiye'mizde çiftçi ve esnaf borçları (bankaya veya vergi, sigorta olarak kamuya) bir defalığına % 75 oranında kaldırılmalıdır.
Yoksa bu çark dönmez, bu dünya böyle sürüp gitmez!
8 Nisan günü gazetemiz Ticari Hayat'ta yayınlanan bir haberde küresel borçların 300 trilyon doları aştığı bildirildi.
Öte yandan ülkemizde tüketici kredileri işletme kredilerini çoktan solladı.
Cari açık ise malumunuz, kronik sorun.
Evet herkes birbirine, devletler 'büyük' devletlere; onlar da tapınakçı finansman baronlarına borçlu...
Bakın Ticari Hayat'ın haberinde neler yazıyor:
"Yılın ilk çeyreğinde, küresel borcun GSYH'ye oranı ülkelerin toplam GSYH'sine oranla yüzde 333'e ulaştı.
Türkiye'de ise (son verileri alıyorum-bk) borçların GSYH'ye oranları, yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine kıyasla hane halkına ait borçlarda yüzde 11,4, finansal olmayan şirketlere ait borçlarda 47,4, kamu borçlarında yüzde 34,2 ve finansal sektöre ait borçlarda yüzde 16,1..." olarak tespit ediliyor...
Borçlanmaya mecburuz...
Çünkü ürettiğimizden fazlasına ihtiyacımız var.
Çünkü yıllarca dövize yüksek faiz vermişiz, ithalatı denetim altına alamamışız.
Dünya ülkeleri de IMF'den Dünya Bankasına korkunç bir servet ve doğal kaynak sömürüsü üzerinden borçlanmış vaziyetteler.
Evet borç yükü Dünya Ticaret hacmini kat be kat aşıyor.
Türkiye de her çevrimde geometrik diziyle borç yükünün altına giriyor...
Hakça paylaşım, etkince üretim, insanca bir ekonomik düzen kurulmadan...
Bu tablo ile yaşamak zorunda kalmak ne incitici ve acı...
Oysa çare var!
İnsancıl sosyal bir dünya burada ve her yerde kurulabilir...
Peki niyet var mı, bu konuda birliktelik var mı?
İşte bu soruyu sormak da bir anlamda borcumuzdur;
Çünkü gelecek kuşaklara ve doğaya borçluyuz!