Mürvet KARA'nın 18 Aralık 2023 tarihli yazısı: Büyük Sıfırlanma Yeni Bir Krizin Habercisi
2000’li yıllardan bu yana özellikle de 2008 krizinden sonra dünyada ekonomik ve sosyal bakımdan dönüşüm hızlanmıştı. Özellikle son yıllarda dijitalleşme ile beraber bambaşka bir düzene geçişin zemininin oluşturulduğunu görüyorduk. Bu düzen değişikliği Kovid-19 sürecinin ardından görmezden gelinemeyecek boyuta ulaştı.
Peki ama neden ve nasıl? World Economic Forum’da Klaus Schwap tarafından ilk defa kullanılan bir kavram “great reset”, Türkçesiyle “büyük sıfırlanma”... Bu kavram yukarıda bahsettiğimiz değişikliği ifade ediyor. Great reset; iklim krizinin, kapitalizmin, dijitalleşmenin yeni bir forma bürünmesi demek. Sürdürülebilirliğin temel şiar olarak belirlendiği bu kavramda ve işaret ettiği düzende her şeyin yeniden tanımlanması söz konusu. Geçmişte kullanılan her şeyin; para birimlerinin, sanat biçemlerinin, sosyal ilişkilerin, çalışma şekillerinin, gündelik hayatın içerisinde bulunan tüm şubelerin yeni bir surete bürünmesi anlamına geliyor. Aslında ekonomi haberlerini biraz takip eden herkes bu konuyu biliyordur ama içine düşeceğimiz sosyal krizin neye benzeyeceği hakkında biraz daha yazmak gerekiyor sanki. Çünkü great reset denildiğinde “Dünyanın yeni para birimi Bitcoin olacak” demekten daha fazlasının kastedildiğini idrak etmek gerekiyor.
Öncelikle oyun kurucuların yani Batılı aklın karşımıza bu türden bir örüntü dizisi çıkartması, günün sonunda bu düzende kimin kârlı çıkacağının da habercisi! Öyleyse biz, bu dünyanın neresinde konumlanacağımız hakkında biraz kafa yormak zorundayız. Özellikle ulus anlayışının, milliyet anlayışının, milli ve manevi tüm değerlerin sıfırlanacağı düşünüldüğünde bu zorunluluğun kaçınılmaz olduğu anlaşılacaktır.
Kültürel olarak Doğulu ülkelerde küreselleşme ile beraber çeşitli kayıplar yaşanıyordu. Bu biraz da düzene adapte olamamanın getirdiği bir hadiseydi ancak büyük sıfırlanma ile kastedilen düzenin kendisi, kurucularının “makbul” dediği tanımlar dışındaki kültürel referansları kabul etmiyor zaten. Yani önceki düzenden daha adil bir sisteme geçilmesi fikri, işin pazarlama kısmı gibi görünüyor. Nitekim Marshall McLuhan’ın “Mecra, mesajdır” derken kastettiği de bu durum aslında. Bu ifadeye göre; düzen, mecra ve/veya zemin değişiklikleri aslında mesajı yani kültürü doğrudan baskı altına alıyor. Bu söz, daha çok iletişim çalışmalarında kullanılan bir söz olsa da aslında toplumsal pek çok hadiseye ve ekonomiye de hitap eden bir örüntüye işaret ediyor.
Ekonominin, doğrudan toplumsal yaşamı, özellikle de kitle iletişimini etkilediğini de göz ardı edemeyiz. Günümüzde yaşanan savaşlar sırasında yok olan tarihi eserler, günden güne erozyona uğrayan kültürel değerler, özellikle Batılı olmayan kültürel motifler hepimizin gözlerinin önünde duruyor. Dolayısıyla great reset, yeni bir ontolojinin de habercisi aynı zamanda. Yeni bir var oluş bizi bekliyor! Ancak pozitivizmin içinden neşet edeceğini düşündüğümüz bu ontolojinin derdimize deva olmayacağı da aşikâr.
Peki ama çare nerede? Biz ne yapmalıyız? Kovid-19 döneminde yaşananları iyi analiz edenler ve bu alanda yapılacak yeni çalışmalar oldukça kıymetli. Dünya yeni bir döneme girerken Batılı olmayanların, bu yeni düzende söz sahibi olabilmesi için yeni düzenin ontolojik açmazlarını bularak sosyal çalışmalar yaparak insanları koruyacak, yıpranan sosyal yapıları onaracak çalışmalar yapması gerekiyor. Zira bu yeni ontolojik dalganın içerisinde yalın kılıç kalmamalıyız.
Ezcümle, yeni bir ontolojik krizin içerisindeyiz. Henüz başındayız ancak gelecek günler için en elzem şey, hazırlık! Dünya değişirken hazırlık yapamazsak 100 yıl önce verdiğimiz mücadelenin bir benzerini vermek zorunda kalabiliriz.