Betül DEMİR'in 10 Şubat 2024 tarihli yazısı: Depresyona Maruz Bırakılıyoruz

Günümüzde insanların yaşadığı yorgunluk artık sadece fiziksel bir durum değil, aynı zamanda ruh sağlığını tehdit eden bir durum diyebiliriz. Byung-Chul Han’ın “Yorgunluk Toplumu” kitabı, bu modern dönemin karmaşık alanında insan psikolojisini incelerken depresyonun nereden geldiğine ve ne kadar derin olduğuna dikkat çekiyor.

Han, toplumun sürekli üretkenlik ve başarılı olma baskısı altında, bireyin kendini tüketme durumda olduğunu savunuyor.

Han’a göre, depresyon hem kişisel bir zayıflık hem de toplumsal bir olgudur. İnsanlar, sürekli bir üretkenlik beklentisi ve rekabet ortamında kendini gösterme arzusuyla yorulmuş bir hâlde.

Bu yorgunluk, birçok insanı derin bir duygusal çöküntü yoluna sürüklüyor. Han, depresyonun sadece bireyin içsel bir problemi olmadığını savunarak toplumun baskıcı normlarının bir sonucu olduğunu da vurguluyor. Yorgunluk toplumu, Han’ın deyimiyle, “pozitif şiddet” ile şekillenmiştir.

İnsanlar sürekli olarak daha fazlasını istemekte ve bu taleplerini karşılamak için kendi sınırlarını daha çok zorlamaktadır. Bu durum, depresyonun artmasına ve toplumun genelinde bir duygusal yorgunluğa sebebiyet vermektedir. Toplumdaki sürekli olarak “Başarmak zorundasın” baskısı, insanların duygusal enerjilerini düşürüyor. Han’a göre, bireyler sürekli şekilde baskılanan bu başarı beklentisine ayak uyduramadıklarında, içsel bir çöküntü yaşıyor ve depresyon tam da o anda kapıyı çalıyor.

Bu durumda insanlar kendi başarısızlıklarını kişiselleştirerek kendilerini değersiz hissetmeye başlıyor. Han, kitabında, depresyonun sadece bireyin iç dünyasını değil, aynı zamanda toplumsal canlılığını da etkileyen karmaşık bir yapı olduğunu ortaya koyuyor. Toplumun, yorgunluk ve başarı hedefli kurallarına karşı çıkarak insanların kendi içsel dünyalarını keşfetmelerine yardımcı oluyor ama bu durumu çözmek için toplumsal bir çabanın ve toplumsal bir dönüşümün gerektiğini açıklıyor.

Han, dijital çağın insanlar üzerindeki etkilerine de değiniyor. Teknolojinin hızlı gelişimi ve sürekli iletişim hâlinde olma ihtiyacı, bireyleri yalnız bırakan ve yorgun hissettiren bir dijital yük altında bırakıyor. Bu durum, insanları sürekli bilgi alma zorunluluğuna maruz bırakarak zihinlerini olumsuz bir şekilde etkiliyor.

Kitap, günümüz insanının bilgiye hızlıca erişip onu tüketmesini ve dijital bir şekilde iletişim kurmaya çalışmasının, ruhsal sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini açıkça gösteriyor. Han, sosyal medyanın, insanların kendi yaşamlarını sürekli olarak karşılaştırmaya sebep olduğunu ve bu durumun, duygusal çöküntüleri artırdığını söylüyor. Bu dijital yorgunluk, depresyonun tetikleyicisi olabilir ve bireyin kendini sürekli olarak değerlendirmesi, kaygı ve stresin artmasına yol açabilir.

Sonuç olarak Byung-Chul Han’ın “Yorgunluk Toplumu” kitabı, depresyonu yalnızca bireyin içsel bir sorunu olarak değil, toplumsal bir fenomen olarak ele alırken günümüz insanının ruhsal zorluklarını anlamamıza ve bu zorlukların üstesinden gelmemize yardımcı oluyor.