Elif Başak Boyacı'nın 30 Ocak 2023 tarihli yazısı: Der Untergang

Der Untergang (Çöküş, Hirschbiegel, 2004) filmi üçüncü Reich’ın son günlerinde Hitler’in sığınağında geçirdiği son günlerine odaklanır. Filmde Nazi askerlerinin o çevreye yakın insanların son günleri başarılı bir şekilde canlandırılmıştır. Film, diğer İkinci Dünya Savaşı filmlerinden farklı bir anlatıma sahiptir. Bu tür filmlerde genelde ya savaş mağduru sivil halkın ya da galip devletlerin hikâyeleri anlatılır. Çöküş filminde bize sunulan Hitler temsili, 21. yüzyıl izleyicisi için oldukça farklıdır. Hitler dendiğinde genelde yüksek ses ve abartılı el kol hareketleri, mimiklerle halka hitap eden hâli gelir gözümüzün önüne. Filmde ise Hitler'in normale yakın bir hâlini görürüz.

Filmde kamera nesnel bir konumdadır, çok nadir sahnelerde öznel kameraya geçer. Kamerayla Hitler’in sığınakta geçen günlerini takip ederken dışarıda Alman halkının, askerinin yaşadığı çöküşü de izleriz. Saldırı altında olan kentte etrafta kaçışan alman halkı çok değil 12 yıl önce büyük bir heyecanla, coşkuyla, hayranlıkla Hitler’i selamlayan alkışlayan Alman halkıdır. Dışarda savaşın tüm şiddetiyle sürdüğü sahnelerde ve sığınağın içinde de Alman halkının içinde bulunduğu ruh hâlinin düştüğü tezatlığı görürüz. Bir yandan büyük bir felakete doğru son hızla yaklaştıklarını düşünen ve kurtuluşun hiçbir şekilde mümkün olmadığına inanan bir kesim vardır. Bir de hâlâ Alman imparatorluğunun dünya hakimiyetine ulaşacaklarına inanmaya devam etmişlerdir ve kaçınılmaz sonu sonuna kadar inkâr ederler. Kaçınılmaz sonu ise intiharlarıyla kabul ederler.

Hitler’in yarattığı Almanya’nın gelecek planları Hitler’le sınırlandırmıştır. Hitler de dâhil kimse onsuz ne olacağını, nasıl bir yol izleyeceğini düşünmemişti. Bu saplantılı düşüncenin en net görüldüğü karakter ise Joseph Goebbels’in eşi Magda Goebbels’de görünür. Hitler'in intihar etmeye karar vermesi onun führerine olan inancının ilk sarsıldığı nokta olmuştur. Bu onun için tahayyül edilemez bir şok olmuştur. Hitler'in intiharıyla beraber Hitler'in çevresinde kurulan evren tuzla buz olmuştur. Savaşı kaybetmeleri ve bunun neticesinde işledikleri savaş suçları neticesinde yargılanacak olmalarını gururlarına yedirememeleri onları intihar kararına götüren daha önemli bir etken olsa da Hitler’in intiharı onlar için her şeyin sonu olmuştur, daha sonrası için yaşamaya sebep bulamayacak kadar bağlıdırlar.

Hitler Almanların gelecekte ki varlığının sadece ve sadece kendisiyle olabileceğini düşünür. Filmde de Hitler’in bu ruh hali başarılı bir şekilde yansıtılmıştır, savaşın geldiği yerden dolayı Alman halkını sorumlu tutar. Hitler politika hayatının en başından beri üstün ırk politikasını savunmuştur. Alman ırkı ise sahip olduğunu düşündüğü bu üstünlüğü ispatlayamamıştır. Hitler gibi onlar da kendi ölümlerini kabul etmelidir. Filmde Hitler’in yakın çevresi içinde çıkan çatışmalar, ayrılıklar, Hitler’in son kez halka açık bir alanda Hitler gençliği üyesi çocuklara madalya taktığı tarihsel olaylarda başarılı bir şekilde aktarılmıştır. Sığınıkta yaşanan umutsuz hava, kaçınılmaz sona doğru gidişin iyice hızlanması ile birlikte kamera yukarı çıkar ve Sovyet askerlerinin gittikçe yaklaştığı Berlin’de geziniriz. Hitler’in savunduğu üstün ırk olan, Aryan ırkına mensup çocuklar gelen düşman birliklerine karşı canla başla mücadele etmektedirler. Onlar da führerleri gibi kazanamayacaklarsa bile, Alman ırkının hâkim olmadığı bir dünyada yaşamaktansa sonuna kadar mücadele edecekler ve öleceklerdir.

Film, tarihin en kötü kişisi olarak kabul edilen Adolf Hitler’i merkezine yerleştirmiştir. Hitler görsel-işitsel medyada temsil edilmesi en zor ve tehlikeli figürlerden birisidir. Filmde bu iş başarıyla yapılmıştır ve imparatorluğun son günleri anlatılmıştır. Hitler’in cesedinin düşmanların eline geçmesini istemeyeceği kadar yenilgiden kaçındığını, etrafında ki insanlarla beraber bir fikre nasıl kapılıp aşırı derecede bağlı oldukları sinematografik bir dille aktarılmıştır.