Baha YILMAZ'ın 26 Ekim 2023 tarihli yazısı: Dokunmanın Sorumluluğu 3
Geçen yazımızda hatırlayacağınız üzere; “dokunmak” ve “değmek” fiillerine üzerine bir giriş yaparak yazımıza ara vermiştik. Kaldığımız yerden devam edelim.
İşte TDK sözlüğündeki değmek kelimesinin karşılıkları:
1. -e Aralık kalmayıncaya kadar birbirine yaklaşmak, dokunmak, temas etmek:
"Kapıdan bir an birbirimize değerek girdik." - Yusuf Ziya Ortaç
2. -e Ulaşmak, erişmek:
Mektup elime değmedi. Yaşı on beşine değince...
3. -e İstenilen yere düşmek, rast gelmek, isabet etmek:
Kurşun hedefe değdi.
Değmek,-er
1. -e Değerinde olmak:
"Benim ömrümün üç günü üç yüz bin liraya değer." - Haldun Taner
2. -e Karşılık olmak:
"Evet, onun için her şeyi feda etmeye değer." - Ahmet Kabaklı
3. nesnesiz Zevk veren şeyler hoşa gitmek:
Bu kahve değdi doğrusu.
4. -e Herhangi bir nitelikte olmak:
"Babaannem özel bir kadındı. Anlatılmaya değer." - Ayla Kutlu
5. -e Eş değerde olmak:
Bütün dünyaya değer gözlerin.
Dokunmak ve değmek arasındaki bu temel farklılığa rağmen her iki eylem ya da kavram üçüncü taraf karşısında etkileyici hatta belirleyici olabilmektedir. Örneğin 1952 yapımı Lütfi Akad’ın çektiği Kanun Namına filminde Ayhan Işık ve Gülistan Deniz’in performansları dokunmak adına çok üst düzeydedir. Dönemin filmlerindeki tek planlı ve tek kameralı prodüksiyon imkanları düşünüldüğünde her iki sanatçının dokunma fiilini ne kadar verimli ve etkileyici olarak kullandığı fark edilir. Hatta denilebilir ki uzun tiratların etkin olduğu palanlarda dokunmak fiili neredeyse diyalogların bile önüne geçmektedir.
Maniplasyon Aracı: Kutsal Dokunuş
Dokunmak filinin bu etkin yönü yeni bir kavramı da önümüze sermektedir. Dokunmak dokunanı ve dokunulanı etkilediği kadar izleyeni de etkileyen, yer yer maniple eder bir fiildir. Bunun en güzel örneğini Michalengelo vermiştir. Sistina şapeline resmettiği ünlü freskosunun bir bölümünde Hz. Adem’in yaratılışını resmettiği ilahi dokunuş sahnesi kutsal dokunmanın sembolü olduğu kadar, İnanların zihinlerini ve yüreklerini maniple eden bir eserdir. Bugün bu fresko uluslararası şirketler tarafından reklam kampanyalarında kullanılmaktadır. Freskonun temel özelliği tüm bakışı ele ve dolayısıyla dokunma kavramına odaklamasında yatmaktadır. Freskonun içeriğinde birkaç husus öne çıkar ilki Hz. Adem’in yüzündeki mütebessim hâl yani tanrının ona dokunmasının verdiği hayat ve seçilmiş olmanın hazzıdır. Bu hazzın benzerlerini liderlerin dokunduğu sıradan vatandaşların yüzünde de yakalayabileceğimiz ortak bir duygu durumudur.
Mütecaviz Dokunma ve Sosyal Medya Özgürlüğü
Dokunmak fiili sadece müspet anlamda düşünülen bir eylem değildir, şüphesiz. Mütecaviz dokunmanın insanı irrite ettiği, korkuttuğu malumdur. Elias Cannetti, Kitle ve İktidar çalışmasında dokunulma konusu başlığında bu durumu işler özellikli mütecaviz dokunmanın kişiyi dokunmayı sınıflandırmaya ve adlandırmaya ittiğini belirtirken tiksindirici ya da korkutucu dokunma duygusundan kitle içinde kurtulabildiğini vurgular. Yani kişinin bir kitleye aidiyet ya da katılım gösterdiğinde istem dışı dokunma eyleminin korkutucu, ürkütücü boyutunu içselleştirdiğini, diğer bir deyişle normalleştirdiğini vurguluyor. Kitlenin herkesi eşitleyen kimliği dokunma eyleminin normalleşme eyleminin birinci şartı olduğunu vurgular.
Günümüz insanının Sosyal Medyada gösterdiği gayretin ve çabasının ardında yatan bu korkunun yani dokunulma korkusunun olmayışında aramak lazım. Sosyal medya ortamında fütursuzca yapılan eylemlerin en büyük garantörü eylemde bulunduğumuz kişinin bize dokunmayacak olmasıdır. Gündelik hayatta yabancı bir dokunuşun getirdiği, bilinmeyenin dokunmasından kaynaklanan korkunun sosyal medya ortamında yaşamıyor oluşumuzdan kaynaklanmakta.
Gelecek, arkaya atılan bu duygunun oluşturduğu tahribatı incelemeye ciddi bir zaman ayıracak anlaşılan. Sanırız ki o günler çok uzakta değil.