Utku KABAKCI'nın 16 Ağustos 2023 tarihli yazısı: Güvendiğimiz Dağlar

Kimi zaman “sırtımı yaslayabileceğim” diye, kimi zaman ise “bir saniye bile tereddüt etmeden canımı emanet edebileceğim” diye başkalarına bahsettiğimiz insanlar vardır. “Can dostum” deriz onlar için, “sırdaşım, kardeşim, en iyi arkadaşım” deriz. Nedir onları bu kadar özel bulmamızın sebebi? 

Sizi bilmem ama benim aklıma ilk gelen, “güven” kelimesi oluyor. Bir insanı diğerlerinden olumlu manada ayrı kılan pek çok erdemin mevcut olduğunu tartışmaya gerek yok sanıyorum. Fedakârlık, azim, istikrar, tutumluluk, çalışkanlık, vefa, mertlik gibi saymakla bitiremeyeceğimiz bu erdemlerden hangisi üzerine inşa edilir güven?

Yetiştirmesi zaman alan ve çoğu kez nadiren çiçek açan bir ağaca benzetebileceğimiz, bazen tek taraflı bazen de karşılıklı olabilen bu his, belirsizliklerle dolu hayatımızda rahat bir nefes almamıza vesile olan sığınağımızdır adeta. 

Bu şekilde tanımlandığında kulağa yıkılmaz bir kale gibi gelse de sert rüzgârın eşlik ettiği yağmurlu havalarda iskeleti kırılıveren bir şemsiye kadar narindir aslında. Ne yapacağımızı bilemeyiz elimizde kalan kısmıyla. 

Suistimale bu kadar açık bir müessesenin, zihinlerimizin paranoyanın esiri olmaması için belki de tek umudu olmasını her zaman çarpıcı bulmuşumdur. Çünkü ancak güvendiklerimiz kandırabilir bizi. Rahat bir uyku çekebilmenin yegâne formülüdür güvende hissetmek. Güvenmediğimiz kurumların açıklamalarını göz ardı eder, güvenmediğimiz firmaların ürünlerini satın almaz, güvenmediğimiz insanların peşinden gitmeyiz. 

Güven duymamak bizi her daim tetikte ve diri tutar. Güvenmeyerek atlatırız pek çok tehlikeyi ve dolandırıcılıkları. Kuşku ve ihtiyatlılığın bizi hayatta tuttuğu doğrudur ama ancak güvenerek yaşanır bu hayat. Eşimize güvenirsek çocuğumuzu ona emanet edip gözümüz arkada kalmadan gönül rahatlığıyla vakit geçirebiliriz uzun süredir görüşmediğimiz arkadaşlarımızla. Sadece pişirene güvendiğimiz takdirde zehirlenme korkusu olmaksızın keyifle içebiliriz çorbamızı. “Ben babama bile güvenmem” cümlesini kurmadan evvel bence cevap vermemiz gereken soru şu: Ölmemek için yaşayamamayı göze alabilecek miyiz? 

“Yaşayamamak” diyorum çünkü güvenmektir bizi yakınlaştırarak sosyal bağlarımızı güçlendirecek olan. Güven duygusudur zevk alabilmenin ön koşulu. Kalbimizin kırılma ihtimaline rağmen öğrenmek için fırsattır. Hem kendimizi tanıyabileceğimiz hem de etrafımızdakileri sınayabileceğimiz eşsiz bir enstrümandır. Tesis edilmesi güçtür ama sağladığı konfor için sarf edilen efora fazlasıyla değer. Tamir edilmesi zordur ama asla imkânsız değildir. Aile olmanın, arkadaşlığın, ticaretin, siyasetin, hukukun ve aşkın temelidir. Dünyamızı döndüren de odur, başımıza yıkabilecek olan da.   

İşte bu yüzden güvenmeye güvenelim. Kuşku duymayalım onun gücünden. Potansiyelini es geçmeyelim. Bizi taşıyabileceği refah seviyesine erişmekten geri durmayalım. Güvenebileceğimiz insanları aramaktan vazgeçip güvenilir insanlar olmak için azami gayret gösterelim. Telafisi mümkün olmayan bir ahlaki çöküntünün beraberinde getireceği karanlık yıkıma karşı el ele, omuz omuza mücadele edelim. Barış ve özgürlüğe giden trene kesilen biletin adıdır güven, yamacına yaslanıp dünyaya kafa tuttuğumuz dağlardır. Hepinize güvenli hayatlar dilerim.