Kadriye CİRİTCİ'nin 2 Temmuz 2024 tarihli yazısı: Hayvan Hastaneleri

Hayvan hastaneleri sokak canları ve sokak canlarından sahiplenenler için çok önemli. Veteriner kliniklerinde ki astronomik fiyatlara göz önünde bulundurulursa önemi bir kez daha anlaşılıyor.

Bundan 200 yıl önce, ne dünyada, ne de Türkiye'de eşi benzeri görülmemiş bir hayvan hastanemiz bulunuyordu. Dünyanın ilk hayvan hastanesi olan "Gurebahane-i Laklakan"

Düşkün Leylek Evi, 19. yüzyılda başta leylekler olmak üzere göçmen kuşların bakım ve tedavisinin yapılması amacıyla Osmanlı döneminde Bursa’da kurulmuştur.

Dünyanın ilk hayvan hastanesi olan Gurabahane-i Laklakan (Düşkün Leylekler Evi), günümüzde minik dostlarımıza yardım elini uzatmaya devam ediyor. Şair-yazar Ahmet Haşim’in de aynı adlı kitabına konu olan Düşkün Leylekler Evi, hayvan haklarının dünden bugüne gelişimine tanıklık eden bir miras...

Osmanlı Devleti 1842 yılında süvari okullarına baytarlık, şimdi ki adıyla veterinerlik dersi koyarak atlar, kediler ve köpekler için de tedavi hizmetleri vermeye başlamıştır. Osmanlı'nın hayvanlara verdiği önemin bir göstergesi olan Gurebahane-i Laklakan'ın orijinal binası, 1931'de sahipsiz kalması nedeniyle yıllar içinde bakımsızlıktan yıkılmış, Osmangazi Belediyesi'nin desteğiyle 2008 yılında restore edilerek tekrar açılmıştır. Hastane halen sokak hayvanlarına hizmete ve şifa dağıtmaya devam ediyor.

Türkiye'de şu anda ruhsatlı 57 adet hayvan hastanesi bulunmaktadır. Üniversitelerin veteriner fakülteleri bünyesinde bulunan bu hastaneler içerisinde hem çiftlik hayvanlarına hem pet hayvanlarına hem de bölge yaban hayvan varlığına en geniş kapsamlı hizmet sağlıyor.

TBMM de görüşülmesi beklenen başıboş sokak köpeklerine karşı yasa ile ilgili halkın görüşü neredeyse yarı yarıyadır. Yasaya karşı olanlar, yasayı destekleyenler. Önümüzde ki günlerde gelişmelerin ne yönde karara bağlanacağını hep birlikte göreceğiz.

Değerli okurlarım, başıboş sokak köpekleri tarafından bende mağduriyet yaşayanlardanım. Park halinde bulunan özel aracım her defasında özellikle sabaha karşı dokuz kez başıboş sokak köpekleri tarafından ciddi oranda parçalanarak zarar gördü. Çevremde saldırıya uğrayarak yaralanan eş-dost pek çok insanlar oldu. Yine de gönül uyutulmalarına razı gelmiyor. Yakın zamanda Ankara’dan, Antalya’ya seyahat ederken mola verdiğimiz bir yerde bir şeyler atıştırmak istedik. Orada bulunan bir sokak köpeği oturduğumuz masaya doğru yanıma geldi, belli ki karnı açtı. Göz göze geldik öyle içten ve derin bakışları vardı ki, dayanamadım ve yemeğimi onunla paylaştım. O bakışlarda ki masumiyet ve minnet duygusu hiç gözümün önünden gitmiyor ve asla unutmayacağım.

Bence asıl sorun çete halinde gezen başıboş sokak köpekleri. Bunlar için alınabilecek en iyi çözümün, hayvan hastaneleri ve barınak sayıları arttırılması aynı zamanda kısırlaştırma ve aşılamaya hız verilmesi faydalı olur kanaatindeyim. Tabi ki, belediyelerin hızla faaliyete geçirecekleri kendi bünyelerinde mama fabrikaları da faydalı olacaktır. Ayrıca barınaklara alınan hayvanlar uzmanlarca rehabilite edilebilir ve sahiplendirilebilir. Kısırlaştırma yapılan hayvanlarda agresifleşmenin hafiflediğini bir uzman veteriner anlatırken duymuştum. Soruna sorunla yaklaşmak yerine, çözümle yaklaşmanın daha doğru olacağını düşünüyorum.

Aşırı sıcakların yaşandığı ülkemizde bir kap su, mama sokak canları için çok gerekli. İmkanınız var ise kapı önlerine koymayı lütfen ihmal etmeyelim.

Toplumsal duyarlılığımızı arttırarak 21 yüzyılın yeni felsefesini hep birlikte yeniden çizmeyi denemeli ve hızla hayata geçirilmesi için gayret göstermeliyiz. Başarmak için her şeyden önce insani duygularımızı muhafaza etmeliyiz.

Doğaya…

Hayvana…

İnsana…

Akılla, bilimle, vicdanla…

Unutulmamalı ki, yaşadığımız dünyayı güzelleştirmek, geliştirmek yine biz insanlara bağlı.

Sağlıkla ve sevgiyle kalın efendim.