Betül Gökçe AKGÖL'ün 11 Haziran 2024 tarihli yazısı: İşte Böyle Oldu

İşte Böyle Oldu

"İşte Böyle Oldu” yalnızca bir roman değil. Aynı zamanda psikolojik şiddet sarmalına maruz bırakılan bir kadının ve hayatının hikayesi. "Alnının ortasına ateş ettim" diyor romanın başında Ginzburg, "Yazı masasının çekmecesinden tabancayı aldım ve ateş ettim. Alnının ortasına ateş ettim." Bunun beraberinde ise Alberto isimli erkeğimizin, genç bir kadının hayatını günden güne nasıl mutsuzluğa sürüklediğini, kendisini öldürtecek seviyeye getirişini okuyoruz. İlk olarak söylemeliyim ki Alberto, bir roman karakterinden çok daha fazlası. Yürürken sokakta denk geldiğimiz, konuştuğumuz, görüştüğümüz, hayatımızda belki de yer verdiğimiz biri: Hayatta tam olarak ne istediğini bilmeyen, dünyayı kendi fikirlerinden ve arzularından ibaret gören, değersizleştiren, kendi hastalıklı dünyasını karşısındaki kişiye de empoze etmekte bir sorun görmeyen biri. Alberto tam da içimizden biri.

Kadın karakter ise sevginin yarattığı körlük ile çokça acılar çekmiş, yaşananları sineye çekmiş ancak tüm bu yaşananların etkisiyle gitgide yaşadığı şiddeti fark eden güçlü, cesur bir karakter. Uğradığı psikolojik şiddetten kurtulduğu anda yaşadığı özgürlük hissini şöyle tarif ediyor: "Soyunup aynada artık hiçbir erkeğe ait olmayan çıplak bedenimi seyrettim. İstediğim yaşamı sürebilirdim. Francesca ve kızımla beraber bir yolculuk yapabilirdim. Kitap okuyabilir, yabancı ülkeleri gezip araştırabilir ve başka insanların nasıl yaşadığını görebilirdim. Hatta bunu mutlaka yapmalıydım."

Kadın tetiği çekmeyebilir miydi? Bence çekmeyebilirdi ki bunu Ginzburg da açık açık söylüyor. 1964 yılında yayımlanan ‘’Beş Kısa Roman’’ adlı kitabının ‘’Not’’ başlığında şöyle diyor: ‘’Tabancanın tetiğine basma düşüncesi tesadüfen doğdu. Yazmak istiyordum ve aklıma tabancayla ateş etme fikri geldi, ben de peşinden gittim. (...) Eğer o kadın ateş etmeyip sadece ateş etmeyi düşünseydi daha doğru olurdu. (...) Onu yazarken aklım karışıktı ve karanlıkta debeleniyordum. Gerçekten de hikâyede hâlâ canlı olan her şey -karanlık, karmaşa, debelenme- o kadının yaşadığı şeyler.’’

Aşk, sadakat, saplantı, tutku, aile ilişkileri gibi birçok kavramı sorgulatan kısa ama etkili bir roman İşte Böyle Oldu. Okurken başkahramanın yerine kendimi koyduğum, ‘’Neden?’’ diye çokça sorguladığım bir kitap oldu.