Betül Gökçe AKGÖL'ün 28 Haziran 2024 tarihli yazısı: Karasevdalılar
“Bizim için yaşamsal önemde ne çok insan bizi yarı yolda bırakmıştır, kaçı bizi tüketmiş ve kaçıyla ilişkimiz hatrı sayılır, gözle görünür bir sebep olmaksızın seyrekleşmiştir. Bizi hiç aldatmayan ya da bize yanlış yapmayanlar, bizim bıraktıklarımız değil, elimizden zorla çekilip alınanlardır, irademizin dışında, apansızın ortadan yok olan ve dolayısıyla bize hoşnutsuzluk ya da hayal kırıklığı yaşatacak kadar zamanı olmayanlardır.” Romandan bir cümle.
İlk olarak “Yarın Beni Savaşta Düşün” aracılığıyla Javier Marias ile tanıştım. Karasevdalılar ise Marias’tan okuduğum üçüncü kitap. Okuduğum gibi bu kitaptan da çok etkilendim. Çünkü Marias, iç içe geçmiş olaylar arasında, insan ilişkileri, dil, insanların birbirini anlama çabası, hatta anlayamamaları, ahlak gibi kavramları derinlemesine irdeliyor, inceliyor. Bunu yaparken de çok ustaca davranıyor ve siz o an anlamadan, romanı bitirdiğinizde sizi zihninizdeki tartışmalarla baş başa bırakıyor.
Karasevdalılar ise yine Marias’ın aşk ve ölüm kıskacında oluşturduğu bir roman. Kendisi genelde aşk ve ölüm temalarını yoğun olarak kullanıyor. Romandaki kadın karakterimiz, bir çifti kafede sürekli olarak gözlemler ve eşlerden biri trajik bir biçimde hayatını kaybeder. Kadının merakıyla da beraber adamın ölümüne dair gerçekler birer birer ortaya çıkmaya başlar, olaylar irdelenmeye başlar. İrdelendikçe; adalet, aşk, ahlak, vicdan gibi kavramlar hem karakterler arasında hem de bizim zihnimizde tartışılmaya başlanır.
Şüphesiz Marias’ı övecek çok fazla sıfat bulabiliriz. Kalemi ve dili oldukça kuvvetli ancak asıl önemli olan bunu kusursuz bir biçimde bize, okuyucularına aktarabilmesi. Kurguladığı karakterler çok başarılı, olaylarda verilen tepkiler öyle gerçekçi ki kesinlikle etkilenmemek mümkün değil. Çoğu zaman karakterlerin düşünce yapılarını ve hareketlerini gündelik hayatımda ve kendimde görüyorum. Bu sebeple karakterler gerçeklikten hiç de kopuk değil. Tam olarak içimizden, bizden, ailemizden biri.