Mürvet KARA'nın 4 Mart 2024 tarihli yazısı: Kimlik Nedir?

Kimlik, bir insanın aidiyetleriyle belirlenir. Gündelik yaşamda nelerden beslendiğine, ne tür faaliyetlerde bulunduğuna, kimlerle oturup kalktığına göre değişir ve biçimlenir. Kimlik, kim olduğumuzu tanımlayan her şey anlamına gelir. Şekerlik sözcüğünde olduğu gibi kimlik sözcüğündeki -lik eki de “kime ait olan her şeyin bir araya geldiği yegâne şey” anlamıyla yüklüdür. Benlik de böyledir. Bene ait olan her şeyin oluşturduğu şeyin adı, benlik olarak tanımlanmıştır.

Kimlik, bugüne kadar pek çok açıdan konuşulmuş, tartışılmış bir konu başlığı olsa bile bugün burada literatür bilgisi yazarak kafanızı bulandırmayacağım. Aslında daha çok, işin abecesi diyeceğimiz temel saiklere değinmeye niyetliyim.

Kimliğimize baktığımızda bugün gördüğümüz bilgiler bizim hakiki kimliğimiz midir? Mesela, benim kimliğimde kütük bilgisi olarak Ankara Çiğdem Mahallesi yazsın. Benim kimliğim bu bilgiyle mi oluşmuş olur? Ya da doğum yerinde Çankaya yazsa, benim kimliğim üzerinde Çankaya sözcüğünün bir etkisi olabilir mi? Ama belki tarihi bir binada doğmak, kimliğinizi uzun vadede biçimlendirebilir.

Neye nasıl baktığımız, hangi sorunları nasıl çözdüğümüz, insanlara bir gerçeği nasıl aktarmayı tercih ettiğimiz, yapıcılığımız, yıkıcılığımız, öfkelerimiz, sevinçlerimiz, aşklarımız eşittir kimliğimizdir.

Dolayısıyla “Ben kimim” sorusuna verdiğimiz yanıt, tüm etiketlerden azadedir. Ankaralı olmaktan sıyrılırız, İstanbullu olmaktan sıyrıldığımız gibi. Gazeteci olmak da garson olmak da kimliğimizi belirlemez ya da kaç para kazandığımız… Ama iş hayatında rekabet ederken ahlak ve seciyeye uygun davranmak kimliğimizi belirler ve gösterir.

Kimlik, “Ben kimim” sorusuna verdiğimiz yanıttır ve aidiyetlerimizle, sahipliklerimizle ilintilidir. “Günaydın” demek, “İyi akşamlar” demek, biri bizden bir konuda yardım istediğinde kredimizi kullanmayı tercih etmek veya etmemek, arkadaşlarınızın sıkıntılı günlerinde yanında olmak ya da olmamak… İşte bütün mesele bu. Kimlik dediğimizde dünyaya nasıl bir değer kattığımızı düşünerek “Ben kimim” sorusunu yanıtlamak zorundayız. Aksi hâlde kendimizi kıyafet markasına, ayaklı reklama, maaş bordrosuna, koltuk-televizyon-buzdolabı markasına indirgeriz ki bu seviye zaten bizi “Ye kürküm ye” aşamasından bir adım öteye götürmez.

Şimdi, ben kendime bu soruyu soruyorum. “Ben kimim” diyorum. Bu satırları siz okuyun diye yazan, ben değilim. Bu satırlara bu konuyu işlemeyi seçen ben miyim peki? Galiba evet. Ya aynada gördüğüm suret? O da kimlik ve kim sorusunun yanıtını verir mi? Mesela kilolu olmakla olmamak arasında kimliğimi belirleyecek bir fark var mı? Yok, o kimlik konusunda bana yanıt verebilecek bir veri değil. Mesele aynadaki suretimiz değil. Gerçek kimliğimizi aramak için zahiren aynaya sureti düşen etin içinde gizlenmiş batıni şeylere bakmamız gerek. Her ne kadar gerçeği aramanın beyhude olduğunu bilsek de kimliğin, örtüsü aralansın da ortaya çıktığında her yeri aydınlatsın, ışıtsın, ısıtsın diye sabırla beklediğini pek çoğumuz biliyoruz.

O hâlde kıymetli dostlar, önce kendimizi sonra da çevremizi ısıtalım, ışıtalım ve aydınlatalım.