Mürvet KARA'nın 13 Aralık 2023 tarihli yazısı: Öz Baki Kalır
Öz ve biçim konusu, felsefenin ilk tartışmalarından biridir ve çok eski tarihlerden bu yana düşünürler bu konu üzerine kafa yormuştur. Yaşamın, bizi sürükleyip bıraktığı yerde biçimlerin değiştiğini ama özün hep aynı kaldığını görüyoruz. Görmüyorsak da görmeliyiz. Bir anne-kız ilişkisi daha ilk günden bir öz üzerine inşa olur, bu öze Anadolu kültürü “maya” diyor. Mayası sağlam deyimi de bir bakıma bunun işaretçisi. Yoğurt, mayasına göre tatlanır. Ekşi mayadan ekseriyetle ekşi yoğurt çıkar. Tatlı mayadan da ekseriyetle tatlı yoğurt olur. İşte o maya, tüm insan ilişkilerimizde geçerli. Bir hoca, öğrencisine samimiyetle rehberlik ediyorsa, o samimiyet arada ne yaşanırsa yaşansın bir şekilde ortaya gün gibi çıkıverir. Niyetlerimiz; iletişim biçimimizi, söylediğimiz sözcükleri, oturuş şeklimizi güneş gibi aydınlatır. Bu aydınlık; aramızdaki kırgınlıkları, kızgınları, sukut-u hayale uğramış beklentilerimizi ısıtır. İçtenlik taşıyan bir niyet, aradan geçen tüm gaflet hâllerini silip süpürür.
Bir evlat, ailesinden uzağa düştüğünde, aile fertleriyle karşılıklı akşam kahvesini yudumlayamadığında, beraber televizyon seyredemediğinde, zamanın birinde yani gelecekte bir gün, başka bir evde, başka koltuklarda, başka bir televizyonda hatta başka bir kentin bambaşka bir mahallesindeki o sıcak evde, yeniden hep beraber başka bir kahveyi yudumlayacağını bilir. Zaman, her şeyi dönüştürür. Biz niyetlerimizi ve içtenliğimizi korudukça yeni suretlere bürünen yaşam, aynı mayayla mayalandığından ötürü hep aynı tadı ve yaşama tutunma dirayetini bize bahşeder. İşte bu dirayet tam olarak insan olmanın özünde yatar. Parçalar yerini bulur. Su akıp yatağında akmaya devam eder. Suyun içine girdiği her kabın şeklini alması gibi... Şekli değişince su, madde bakımından değişmiş mi olur? Su olmaktan hiçbir şey kaybetmediği gibi sınırlarını aştığında neye benzeyebileceğini görmüş olur. İnsanlar da su gibi azizdir. Su gibi akışkandır. Biçimi değişir, özü baki kalır. Toplumlar için de aynısı geçerlidir. Öyleyse dikkat etmemiz gereken şey, hangi mayayla mayalandığımızdır. Önemli olan, çocukluk düşlerimizde hangi masalın kahramanı olduğumuzdur. Özümüz çocukluk düşlerimizde sırlanmıştır. Toplumların özü ise destanları ve mitolojileridir.
Netice-i kelam, telaşa mahal yok! Maya sağlam mı ona bakmak lazım önce. Sonra mı? “Ya tutarsa” deyip niyetlenmenin sırası gelmiş demektir!
Tanrı utandırmasın.