Baha YILMAZ'ın 7 Eylül 2023 tarihli köşe yazısı: Sınıf Atlamak Senin Neyine 

Geçenlerde bir dostumla konuşuyorduk, bu sene yüksek öğretim kurumlarına kayıt yaptıracak ve özellikle büyük şehirlerde herhangi bir öğretim kurumunu kazanan pek çok öğrencinin kayıtlara gelemeyeceğini söyledi. Ne demek istediğini anlamama rağmen sordum: Neden? Hayat pahalılığının büyük bir faktör olduğunu ifade etti. Haklıydı. En kötü, kiralık 2+1 dairelerin 10-15 bin bandında olduğunu biliyoruz. 3 kişilik öğrenci grubunun sadece barınmak için 3 500 TL ile 5 000 TL civarında bir maliyeti olacağını söyleyebiliriz. Bu sadece barınma giderleridir. Bu giderlere ulaşım, yeme içme vs. masrafları da eklediğinizde minimum 15 000 – 20 000 bin bandında olduğunu görebiliriz. 

TÜİK Rakamları İç Açıcı Değil!

Pek tabii ki bu giderlere yüksek enflasyonu da eklerseniz giderek daha fazla gelire ihtiyaçları olacaktır bu çocukların. Bu durum meselenin ekonomik kısmını ihtiva ediyor ve daha kolay anlayabiliriz. Çünkü elimizdeki veri setleri ya da kişisel gözlemlerimiz bu durumu bize çok rahatlıkla anlatabilir. Ancak bir konu var ki alarm zilleri çalmakta: Eğitimde Fırsat Eşitliği. TÜİK’in verilerini esas alarak bazı rakamları inceleyelim. Örneğin 2016 yılı itibariyle ortalama olarak hane halklarının eğitime ayırdığı gider %2,3. 2021 yılına geldiğimizde bu rakam %1,4’e düşüyor. Ancak yine hatırlatmakta fayda var. Bu rakam ortalama bir rakam. O zaman gelir dağılımına göre bakalım ve bu mukayesede en yüksek %20’lik gelir grubuyla en düşük %20’lik gelir grubunu inceleyelim. 2016 yılı itibariyle en yüksek gelir grubunun eğime ayırdığı gider payı % 4.1 bu rakam 2022 yılında % 2,1’e gerilemiş gözüküyor. Ancak bu rakam gerçekten bir gerileme mi? Bu durumu mercek altına almamız lazım. Bu konuya biraz sonra bakalım ve en düşük gelir grubunun rakamlarını inceleyelim. 2016 yılı itibariyle bu grubun eğitime ayırdığı gider payı %0,6 2022 yılı itibariyle bu grubun eğitme ayırdığı pay %0,1 olarak gerçekleşmiş. Çok ciddi bir düşüş olduğunu görebiliriz. 

Zengin Daha Zengin Fakir Daha Fakir

Şimdi bir bilgiyi yine TÜİK verilerinden hatırlatarak en yüksek grubun eğitim harcamalarındaki düşüşe bir mercek tutalım. 2022 yılı itibariyle TÜİK verilerine göre, en yüksek eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert gelirine sahip yüzde 20'lik grubun, toplam gelirden aldığı pay 1,3 puan artışla %48'e çıkarak 16 yılın en yüksek değerini gördü. Yukarıda 2016 yılını mukayese için aldığımızı hatırlarsak aynı yıl en yüksek gelir grubunun 2016 yılı toplam gelirden aldığı pay %47,2 olarak gözüküyor. Yani diğer bir değişle bu grubun eğitim harcamalarında gözüken düşüşün sebebi gelirlerinin düşmesinden değil gelirlerinin artışından kaynaklanan eğitim giderlerindeki nispi bir düşme olarak görebiliriz. Daha da anlaşılabilir bir ifadeyle; bu grubun geliri artarken eğitim harcamalarının miktarı bu gelire göre düşük kalmakta. 

Peki bu rakamları neden veriyorum. Eğitimde fırsat eşitliği ortadan kalkıyor. Hatta kalktığını bile söyleyebiliriz. Orta öğretim kurumlarında öğretmen olan arkadaşlarımla konuştuğumda durum hiç iç açıcı değil. Özellikle proje okullar hariç (Proje okullardan kasıtları Kolejler, Fen Liseleri vs.) normal devlet okullarında okuyan öğrencilerin üniversite sınavlarında yüksek başarı elde etmelerinin büyük bir hayal olduğu yönünde. Orada da şöyle bir denklem olduğunu biliyoruz. Belli başlı üniversiteler hariç Anadolu’da açılan pek çok üniversitenin mezunları iş bulmakta büyük sıkıntılar yaşıyor. 

Eğitimde Fırsat Eşitliği Artık Bir Hayal

Bu büyük ya da kalbur üstü üniversitelerin aldıkları dilimlerdeki öğrencilerin büyük bölümü proje okullarından geliyor ve bu çocuklar en üst gelir düzeyindeki ailelerin çocukları. Ya da orta sınıfın üst gelir grubundaki ailelerin çocukları. Okulları haricinde de eğitim desteği alabilen bu çocuklar ailelerinin temsil ettiği sınıfların geleneği içinde varlık alanı bulabiliyorlar. Oysa eğitimdeki fırsat eşitliğinin en büyük vaadi alt gelir gruplarındaki ailelerin çocuklarının iyi eğitim veren üniversiteleri kazanma ümidi olması gerekmez mi? Maalesef bugün bu imkân ortadan kalkmış gözüküyor. Gelir dağılımındaki adaletsizlik ailelerin eğitim harcamalarına yansıdıkça eğitim düzeyi düşüyor. Yoksulluğa mahkûm olmuş, hiçbir kalifikasyonu olmayan, göstermelik okullardan mezun olmuş, mesleksiz bir nüfus ile karşı karşıyayız. Daha da vahimi ise bu uçurum büyüdükçe sınıflar arasındaki sosyo-kültürel makas daha da açılıyor. Bu durum ilerleyen yıllarda toplumsal huzuru bozacak meseleleri gündeme getirebilir. Hatta sosyal gruplar arasında derin yarıklara sebebiyet verebilir.

Bugün, çalışırsam kazanırım ümidi ortadan kalkmış gözüküyor. Artık Erzurum’un ya da Bitlis’in bir köyünden bir gencin kalbur üstü bir üniversiteyi kazanması bir mucizeye bağlı kalmıştır. İstisnai bir vaka olarak incelenmesi gereken bir olaydır. Hem ekonomik yetersizlikler hem de eğitimdeki kalite farkları bu ülkenin gençlerini ümitsizlik ve çaresizlik çukurlarına itmektedir. 

Hal böyleyken bize düşen söz şu olabilir: İşçisin sen işçi kal. Sınıf atlamak senin neyine!