Betül Gökçe AKGÖL'ün 3 Eylül 2024 tarihli yazısı: Sonbahar Ankara’ya Gelirken: Bir Şehirde Mevsimin Dönüşümü
Ankara'da sonbaharın gelişi, şehrin taş binalarına usulca dokunan bir melodi gibidir. Yavaş yavaş serinleyen rüzgarlar, yazın sıcak ve kavurucu günlerini ardında bırakıp, insanın içine işleyen bir serinlik getirir. Atatürk Bulvarı’nın iki yanında sıralanmış ağaçlar, ilk sarı yapraklarını dökerken, Kızılay Meydanı'nın kalabalığına bir hüzün rüzgarı karışır. Bu mevsimde, Ankara’nın gri binaları bile daha yumuşak, daha davetkar görünür; şehri çevreleyen tepeler, Eymir Gölü’nün etrafında süzülen sislerle buluşarak bir masal dünyası yaratır.
Bir sabah erkenden, Tunalı Hilmi Caddesi'nde yürüyüşe çıkarsınız. Ağaçların arasından dökülen yapraklar, adımlarınıza eşlik eden ince bir hışırtıyla zemini kaplamıştır. Hava, hala yazın izlerini taşıyan hafif bir sıcaklıkla doludur ama üzerinizdeki hırkayı sıkıca sarmalamanızı gerektirecek bir soğukluk da başlamıştır. Kuğulu Park’ın sakinleri bile sonbaharın bu dokunuşunu hissetmiş gibidir; kuğuların zarif hareketleri, suyun üzerinde titreyen altın sarısı yaprakların arasında kaybolur.
Gençlik Parkı'na doğru ilerlediğinizde, eski lunaparkın yerini almış nostaljik bir sessizlikle karşılaşırsınız. Yaz aylarında cıvıl cıvıl olan park, şimdi sakinleşmiş, hüzünlü ama bir o kadar da huzurlu bir dinginliğe bürünmüştür. Gökyüzü, gri ve mavi arasında gidip gelen bulutlarla kaplanmıştır; ara sıra ortaya çıkan güneş, yere serilen yaprakların üzerinde dans ederken sonbaharın geçici ama büyüleyici güzelliğini bir kez daha hatırlatır.
Ankara Kalesi’ne çıktığınızda ise manzara bambaşka bir hal alır. Eski taş sokaklar, sonbaharın sessiz hüznüyle bezenmiştir. Kalenin burçlarından aşağıya baktığınızda, şehir bir ressamın fırçasından çıkmış gibi görünür; sarı, turuncu ve kırmızının tonlarına bürünmüş ağaçlar, Ankara’nın beton gökdelenleriyle iç içe geçmiş bir uyum sergiler. Burada, her nefes alışınızda sonbaharın o kendine has kokusunu duyarsınız: hafif nemli toprak, uzaktaki bir ateşin sıcak dumanı ve dökülen yaprakların getirdiği bir ferahlık.
Ankara'da sonbahar, her şeyin biraz daha yavaşladığı, zamanın ağırlaştığı ama bir o kadar da değer kazandığı bir mevsimdir. Bu şehir, sonbaharda daha derin, daha içten bir hüzne bürünür; ama bu hüzün, her zaman umutla sarılıdır. Çünkü Ankara, sonbaharı her zaman bir dinlenme, bir yenilenme olarak karşılar. Şehrin gri sokaklarında yürürken, her adımda geçmişin izlerini, şimdinin güzelliklerini ve geleceğin umutlarını hissedersiniz.
Sonbahar, Ankara'ya sadece renklerini değil, aynı zamanda ruhunu da getirir; ve bu ruh, her köşede sizi bir parça düşünmeye, bir parça hissetmeye, bir parça yaşamaya davet eder.