R. Bülend KIRMACI'nın 5 Ekim 2023 tarihli yazısı: Türkiye’nin Efsane İsimleri 1: “Büyükamiral” Işık Biren!
Bu yazı dizisinde ülkemizin yetiştirdiği değerli “imzalardan”, isimlerden, kimilerini siz okurlarımıza daha yakından tanıtmaya, özellikle mesleki kariyerleri açısından onların yaşam öyküsünün gençlere örnek olmasına katkıda bulunmaya çalışacağım. Türkiye’de, alanında değerli ancak pek de “medyatik” olmayan beş daldan 5 kişinin ilk konuğu bir denizci amiral!
Işık Biren! Emekli Koramiral. Türk bahriyesine büyük emekler vermiş bir akademisyen. Yazımın başlığındaki tanımıyla “Büyükamiral!” Bu tanım, onun yaşam öyküsünün bende yarattığı çağırışımın bir eseri. Bilindiği gibi Osmanlı’da sadece Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa’ya verilen bu unvan, süreye değil, (Preveze) zafere bağlı olarak verilmiştir.
‘Savaşın’ Da ‘Zaferin’ De Tanımları Genişledi
Günümüzde çatışmaların, savaşların içeriği “çeşitlendi”, doğal olarak “zaferin” tanımı da bir anlamda genişledi; “derinlik” kazandı. Bugünün savaşımları diplomasinin eşliğinde bilimin kaldıracında masa başında “rakibe”, “düşman unsura” psikolojik, sosyolojik, manevi ve moral üstünlük kurmakla beliriyor. “Zafer” de arkasından geliyor!.. Geçenlerde Ege’de ufacık bir balıkçı motorumuzun “suyun karşısından” gelen hücum bota nasıl da geri adım attırdığını gördük; işte bu da bir savaşım idi; tüm kuvvetlerin ve toplumların belleğine yazıldı!
Aslında tatbikatlar, manevralar da caydırıcılıktan başlayan üstünlük kurmanın birer arayışı. Denizlerde, havada, karada, demirin, çeliğin, namluyu bilgisayarla ayarlayan insan gücünün tümünün meydana getirdiği ahenk; harekât kabiliyetini, silah gücünü, barışı ve çıkarları koruma kararlığını, dosta düşmana kanıtlamak için değil midir?
Ancak barışın da bileşenleri genişlerken ve zaferin tanımı derinleşirken nihai belirleyicinin, ülkelerin siyasal ve ekonomik gücü olduğu gerçeği ise hiç değişmedi ve değişmeyecek.
“Kıbrıs Gazisi”… Kurmayların Kurmayı!..
Işık Biren’den “Büyükamiral” diye söz ederken onun “Kıbrıs gazisi” (Kıbrıs Barış Harekâtı Kurmay Başkanı) olmasının yanı sıra aldığı yüksek kurmay eğitimiyle Türk donanmasına yaptığı katkıları da göz önünde bulunduruyoruz. Işık Paşa’nın, Deniz Kuvvetlerinde üstlendiği Kıta ve Karargâh görevlerinde askeri sevk ve subayları idare yeteneği “kurmayların kurmayı” denilecek bir kıvamda karasularımızdan uluslararası sulara derin izler bırakmıştır. Işık Biren, NATO Deniz Kuvvetlerinin tarihindeki ilk Türk komutanıdır ve bu görevinde NATO Başkomutanı dâhil tüm ülkelerin kurmaylarının büyük beğeni ve takdirini kazanmıştır.
Bin Yıllık Gelenekle Sentezlenen Müspet Bilimler…
Gerçekten Türk subayları, Türk denizcileri müspet bilimler temelinde yetiştirilen ve dünyadaki gelişmeleri yakından izleyen kimselerdir. Binlerce yıllık ordu geleneğinin, Cumhuriyet’in kurumsallığıyla sentezlenerek dünyadaki en seçkin subayları yetiştiriyor olmamız asla bir rastlantı değildir. Bu gerçek, milli ordulara sahip ve özellikle imparatorluktan gelen diğer köklü devletler için de geçerlidir.
Işık Biren gibi yetenekli subaylar, daha 14 yaşında tanıştıkları harp okullarından hayatın hemen her alanından yansıyan tecrübeleri öğrenerek yetişmekte ve pozitif bilimler sayesinde edindikleri eğitim ile hayatın birçok alanına katkı yapabilmektedirler. (İzin verirseniz burada bir parantezlik hakkımı kullanayım; rahmetli babam İbrahim Kırmacı da öyleydi; kendisi Deniz Hava Kuvvetinin ve Sahil Güvenlik Komutanlığının kurulmasında büyük katkılar yapmıştı-RBK)
Ne Kadar Donanma, O Kadar Güvenlik Ve Refah!
Türkiye onca zorluğa karşın son yıllarda güvenlik unsurunun ve savunma kabiliyetlerinin iktisadi çıkarlarımızla bağını giderek daha yakından kavramaktadır. Denizlerde ne kadar güçlü olunursa, deniz hak ve menfaatlerimizin korunmasında ve değerlenmesinde o kadar etkin olacağımız çok açıktır. Bu bağlamda, “Ne kadar donanma, o kadar doğal gaz; ne kadar donanma, o kadar deniz ticareti” demek sanırım yerinde olacaktır.
Gerçekten, rahmetli Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in ve mesai arkadaşlarının MİLGEM Projesi ne kadar önemliyse, rahmetli Soner Polat ve ömrü uzun olsun Cem Gürdeniz amirallerin düşünsel öncülüğünde temellendirilen “mavi vatan” kavramı ve kavrayışı da bir o kadar değerlidir.
Muhrip Gemilerden Yelkenlilere, Sondaj Gemilerinden Ro-Ro’lara
Türkiye bu anlayış ve gelişmeler sayesinde deniz altı yataklarına ilişkin arama gemilerini daha bir şevkle yürütmekte, Akdeniz ve Magrip başta Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmalarını temellendirip hayata aktarmaktadır. Türkiye denizlerde güçlendikçe devlet olarak daha da güçlenmektedir, Türkiye denizlere açıldıkça refah artışına ilişkin umutlar biriktirmektedir.
Denizlerin, güvenlik kadar ticari önemini en iyi kavrayan kuşkusuz, büyük önder Mustafa Kemal ATATÜRK’tür. Onun öğütlerinin izinden giderek bir gün “denizcilik bakanlığına” da kavuşmasını dilediğimiz bu aziz vatanımızda, limanlarımıza ve armatörlük faaliyetlerine de daha çok sahip çıkılması gereği asla unutulmamalıdır.
Denizde dolaşan her muhrip gemimiz kadar her yelkenlimiz, her bir balıkçı teknesi kadar ticari sermaye üstünlüğümüz olan her bir tanker, bizimdir; her biri ve hepsi birden büyük Türkiye’nin bayrağıdır!..
Kitaplarıyla “Büyükamiral” Biren!
Bugün teknoloji, robotik ve yapay zekâ evresinde, iyi yetişmiş emekli subaylar veya benim de çok önemsediğim Piri Reis gibi üniversitelerimizden mezun denizcilik dalları uzmanları, ekonomik ve sosyal organizasyonlarda bilgileri ve deneyimleriyle etkince yer alabilmektedirler.
Işık Biren Amiral de tüm muvazzaflık döneminde teknoloji ve bilime çok önem veren isimlerden biridir ve dahası pek çok alanda “öncülük yapmış” bir değerimizdir.
Işık Biren’in, emekliliğinden sonra kaleme almış olduğu “Dünya Siyaseti ve Yeni Yüzyıl” kitabı, birçok medya kuruluşu tarafından dünya siyaseti ve coğrafi-politiği açısından kaynak kitap olarak lanse edilmiştir. Daha sonrasında Işık Paşa, “Yaz Baba Yaz!” adlı yeni bir kitabıyla yıllarca biriktirdiği anılarını okurlarla paylaşmış ve bu yapıtı da oldukça ilgi görmüştür.
Türk Silahlı Kuvvetleri Vakfı Ve STM A.Ş.’nin Öncüsü!
Yukarıda da vurguladığım gibi akademik eğitim almış hele ki Işık Biren çapında üç yabancı dille dünyayı da izleyen “zihinler”; insan-makine, yapı-süreç analizleriyle, fırsat ve kısıtlar, imkân ve imkânsızlıklar arasında matematik, sosyoloji, fen ve insani bilimlerin tümünün harmanında, herhangi bir kurumu sıfırdan alıp en üst başarıma çıkartabilecek yeteneklerdir.
Gerçekten Işık Biren, görev yıllarını emekliliğine bağlayan yıllar ve sonrasında toplum içindeki saygın konumuyla, Türk Silahlı Kuvvetleri Vakfının kuruluşuna öncülük etmiş, savunma sanayisinde proje, mühendislik ve lojistik hizmetler üreten dünya çapındaki Savunma Teknolojileri Mühendislik (STM) A.Ş.’nin -kamu özel iş birliğiyle- yapılandırılmasında önderlik etmiştir.
TÜTAV’ın Kurucusu, Rüzgâr Enerjisi Ve Marina Kavramının Öncüsü
Türk Tanıtma Vakfının kurucuları arasında yer alan Amiral Işık Biren, özellikle turizm sektöründe çağdaş yapısallığa katkılar sağlamış, yatçılık ve marina işletmeciliğinde, Rüzgâr Santrallerinden Enerji Üretimi (Alaçatı) Projesi’nde öncülük yapmış bir imzadır. Dahası, Işık Biren, makaleleri ve seminerleriyle, ülkemiz özel sektörünün, “aile şirketinden” profesyonel yönetime geçişinde ilham kaynağı olmuş, yerleşik kalıpların kırılması ve Türk şirketlerinin dışa açılmasına (“iktisadi zaferlere” ulaşmasına) düşünsel katkılar sağlamıştır.
Bir Bahriye Efsanesi Işık Biren!
Işık Biren, bir bahriye efsanesidir. “Büyükamiral” Işık Biren; eğitimiyle, akademik başarılarıyla, aile kökeni ve yapısıyla, sevgili evlatları Hülya Hanım ve Derya Bey ve de sevgili eşi Ülker Biren Hanımefendi ile örnek bir denizci, “bir subay ve bir centilmendir”. Kendisi aynı zamanda Türkiye için üstlendiği her görevde insanüstü bir çaba sergilemiş, katıldığı seminerler, paneller, konferanslar ve yazdığı kitaplarla genç meslektaşlarına adı gibi ışık tutmuş, Cumhuriyet’e sevdalı, demokrasiye bağlı, Türkiye’nin kalkınması ve refahı için çok etkili çabalar sergilemiş çağdaş bir değerimizdir.