Hüseyin ALPASLAN'ın 5 Aralık 2024 tarihli yazısı: Türk’ün Kadim Mefkuresi: Bir Olmak

Türkler, tarihleri boyunca Avrasya’nın coğrafyası, siyaseti, ekonomisi ve demografik yapısı üzerinde bir güç oluşturmuş ve bu coğrafyada binlerce kilometrelik alan Türklere yurt olmuştur. Türk birliği düşüncesinin olgunlaşması kendine özgü olayların gelişimine bağlı olarak tarihsel bir süreç içinde anlam kazanmıştır. Türklerde birliğin olmaması demek; binlerce yıllık yaşam anlayışının bozulması ve ahengin yitirilmesi demektir. Türk düşünce ve yaşam birliğinin sağlanması, Türkler arasında uyumun ve ortak yaşamın kendi doğal seyrine dönmesi anlamını taşır. 

Avrasya ve Ortadoğu coğrafyalarında cereyan eden siyasi ve ekonomik hadiselere şahit olan Türklerin; duygu ve düşüncelerinin dışa vurumu ve yansıması, özellikle Avrasya coğrafyasında Türk birliği vakıasını; gören gözlerin ve aklı selim düşünenlerin kalbine ve aklına düşürmektedir. Türk Devletleri, aralarında birlik sağlayarak; Türk dünyasının çıkarlarını gözetmek, milli varlıklarının refahını halklarına yansıtmak ve bağımsızlarının her alanda vücut bulması temelinde güçlü hale gelmek zorundadırlar. 

Türk Devletleri’nin Avrupa ve Asya coğrafyasında zaman zaman tahakküm altında yürüttükleri varlık ve değerlerini muhafaza etme mücadelesi, Sovyetlerin dağılma sürecine girmesiyle farklı bir boyuta taşınmıştır. 20’nci yüzyılın sonlarından başlayarak, siyasi ve ekonomik istikrar ile kültürel ve bilimsel gelişimlerini arttırmışlardır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Orta Asya ve Kafkasya’da yaşayan ve bu coğrafyayı binlerce yıldır kendisine yurt edinmiş, devletler kurmuş olan Türklerin talihi dönmeye başlamıştır. Tarih, dil, kültür ve coğrafyadan gelen ve geleceğe doğan birlikteliklerinin avantajıyla Türk Devletleri’nin birlik olması ve örgütlenmesine giden yol açılmıştır. Bu fırsatı bugüne kadar yeteri kadar değerlendiremeyen Türk Devletleri’nin, kendilerini gerçek anlamda dünyanın kutbu haline getirecek bir birliğe ihtiyaçları vardır. 

Türk Devletleri, kendi topraklarının yönetiminde ve kaynakların kullanımında ilk derecede karar alıcılar olmalıdırlar. Kendi hinterlantlarında alınan siyasi ve ekonomik kararlarda Türk Devletleri’nin ve tüm dünya Türklerinin haklarını koruyacak bir ittifaka ihtiyaçları vardır. Türk Milliyetçiliği ülküsünün hafızası olan düşünce ahenginin Türk Devletleri’ni birlik hedefine ulaştırması ile beraber; ırkları, dilleri, gelenekleri ve ekseriyetle inanışları bile bir olan Türklerin, varlığını ve egemenliğini muhafaza edecek bir siyasal teşekkül oluşması gereklidir. 

Birbirine yakın coğrafyalarda yaşayan, aynı soy birliğinin getirdiği kolaylıkla, ortak duygulara ve dile sahip Türklerin oluşturduğu idealist ve çıkarsız beraberlik, tam bağımsızlığın yolunu açacaktır. Aynı duygu ve düşüncelerle hareket edebilen Türk Devletleri, aralarındaki sorunları çözerek ortak çıkarlarının paydalarını daha güçlü ve daha güvenli olarak alabileceklerdir. 

Türk Birliği, Türkçe konuşan devletlerin kendi aralarında birlik oluşturup, siyasi ve ekonomik kararlar almasını tanımlayan bir düşüncedir. Bu düşünce Türk’ün kadim bir mefkuresidir. Bu düşüncenin ürünü olan saf birliktelikle Türk cumhuriyetleri arasında oluşabilecek siyasi, kültürel ve ekonomik oluşumlar dünya da siyasal dengeleri etkileyecektir 

2024 yılına geldiğimizde Orta Asya, Kafkasya ve Anadolu coğrafyasında sahada ve masada daha güçlü olan Türk Devletleri’nin, uluslararası siyasetin etkin ve önemli bir faktörü olma yolunda hızla ilerlediklerini müşahede etmekteyiz. Dünyanın siyasi ve ekonomik bunalımları yaşamaya aday olduğu bir konjonktürde Türk Devletleri, birlikte hareket etmek durumundadır. 

Birlik olmadan yola çıkarak Avrupa Birliği benzeri bir oluşumun gerçekleşmesi için, Türk Devletlerinde eskiden kalma hantal yapı ve kurumların modernize edilmesi, hukuksal düzenlemelerin gecikmeden yapılması, ulaşım yetersizliklerinin giderilmesi, demokrasilerinin ve fikri hafızalarının ilerlemesi olmazsa olmazlardandır. Ayrıca kültürel ilişkilerin geliştirilmesi için, ülkelerin resmi ve özel kurumlarının yeterli ve tatmin edici projeler geliştirmesi ve uygulamaya konulması gereklidir. 

Türk’ün yüce ereğinin hafızası olan düşünce ahenginin Türk Devletleri’ni birlik hedefine ulaştırması ile beraber; ortak değerlere sahip, aynı dili konuşan Türklerin; diğer milletler arasında varlığını ve egemenliğini muhafaza edecek bir siyasal, sosyal, ekonomik ve güvenlik iş birliği oluşacaktır[1]. 

Türklerin uğruna canlar verdiği ideallerinin, bir ve tek devlet olma arzularının ve düşünsel öğretisinin temelleri Orhun-Yenisey yazıtlarında (680-745) vardır. Bu kitabelerde, Türkçülük ve devletçilik öğretisi; ayrılmaz bir bütün halinde bilinç altında yaşamaktadır[2]. Türklerin kendi özüne dayanmak ülküsü; hep özgür kalmak, devlet kurmak ve yönetmek hasletlerinin feyziyle, coğrafyasında hâkim bir toplum olma hedeflerine dayanmaktadır. Kendi köklerinden ruh ve can bulan Türkçülüğün özünün kaynağı; Oğuz nameler, Divan-ı Lügat-üt Türk, Divan-ı Hikmet gibi Türk Milleti’nin atalarının yaptığı eserler ve yapıtlardadır.   

Türk Devletleri, dünyanın siyasi, ekonomik ve kültürel savaşlarının ortasında bulunmaktadır. Türk Devletleri kendi topraklarında birincil derecede karar alıcılar olmayı doğal olarak hak etmektedirler. Türkleri küresel güçlere ve sermayenin sömürüsüne karşı koruyabilecek, siyasi, ekonomik, kültürel hakları ile hukuksal davalarını koruyup gözetecek bir ittifak oluşmalıdır. Tarihimizden gelen ortak kültürümüz, soy ve dil birliğimiz, Türk’ün kutlu ve yüce ereği, bugün Türk Devletleri’ni her türlü kişisel hırsların, sorunların, kavgaların ve menfaatlerin üzerinde birliklerini oluşturmaya davet etmektedir. Gelecekte Türk nesillerine bırakılacak en büyük armağan birbirine sımsıkı sarılarak hareket edecek olan Türk Devletleri Birliğidir. 

Dipnotlar 

[1] Yusuf, Akçura, Üç Tarz-ı Siyaset, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2019, s. 36. 

[2] Cavanşir, Feyziyev, Türk Devletleri Birliği, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2016, s. 28.