Hüseyin ALPASLAN'ın 7 Şubat 2025 tarihli yazısı: Ankara’da Bir İngiliz Casusu
Hindistan, 1747-1947 yılları arasında İngiltere’nin sömürgesi altında kalmıştır. Hindistan’da kendilerine göre bir düzen inşa eden İngilizler; Hintli çocuklardan temayüz edenleri İngiltere’ye göndererek kendi istedikleri doğrultuda eğitmişlerdir. Eğitilen çocuklardan maharetli ve işe uygun gördüklerini de İngiliz Gizli Servisi’ne seçerek casus olarak yetiştirmişlerdir.
İngiliz Gizli Servisi tarafından yetiştirilen çocuklardan birisi olan Mustafa Sagir, Hindistan’ın Peşaver (1947 yılından sonra Pakistan topraklarında bir şehir) şehrinde dünyaya gelmiştir. 10 yaşında iken İngiliz sömürge yönetimince seçilerek Londra’ya götürülen Mustafa Sagir, Londra’nın bir kasabasında özel bir okuldan [1] mezun olduktan sonra girdiği Cambridge Üniversitesi’ni başarıyla bitirmiştir. İngiliz gizli servisi tarafından profesyonel bir casus olarak yetiştirilmiş olan Mustafa Sagir; İngilizcenin yanı sıra, Almanca, Arapça, Farsça ve Türkçeyi iyi bilen, kültürlü ve donanımlı birisi olmuştur.
Birleşik Krallık için canını bile feda edeceğine yemin eden Mustafa Sagir [2], İngiltere çıkarları için İsviçre, Almanya, İran, Irak, Mısır, Afganistan ve Türkiye’de casusluk yapmıştır [3]. İngiliz Gizli Servisi adına yaptığı görevlerde çok başarılı olan Mustafa Sagir, 1913 yılında ödüllendirilerek Şark Masası’nda göreve tayin edilmiştir. Mustafa Sagir’i çok önemli birisi haline getiren görevlerinden birisi de Afgan Emir’ine düzenlediği suikasttır. Afganistan’da İngiltere’ye karşı muhalefetin yükselmesi karşısında harekete geçen gizli servis tarafından; Mustafa Sagir, Ali Müstear sahte ismiyle hudut komisyonunda görevli olarak Afganistan’a gönderilmiştir. Afgan Emiri Habib El Han’a tertip edilen suikasttan sonra tutuklanan hudut komisyon üyeleri ve Mustafa Sagir, İngiltere’nin girişimiyle sınır dışına çıkartılmışlardır [4].
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra İtilaf Devletleri’nin, Osmanlı Devleti topraklarını işgaline karşı direnen Türk Milleti, Mustafa Kemal önderliğinde başlattığı Millî Mücadele’de 1920 yılında varlığını ispat eder duruma gelmiştir. TBMM’nin açılması ve Anadolu’da bir Hükumetin kurulması üzerine telaşlanan İngilizler, Yunan Ordusu’nun da istenilen ilerlemeyi yapamaması üzerine çıkarttıkları iç isyanlar ve Kuvayı- İnzibatiye (Halifelik Ordusu) ile ulusal kuvvetleri bastırmaya çalışmışlardır. Ancak, Mustafa Kemal’in liderliğinin ve Millî Mücadele’nin giderek güçlenmesinin önüne geçemeyen İngilizler, casusluk faaliyetleri ile Anadolu hareketini durdurmak istemişlerdir.
İngiliz Gizli Servisi tarafından 1920 yılının mayıs ayında Ayren Dok Zırhlısı ile gizlice İstanbul’a gelen Mustafa Sagir, kendisini Hint Hilafet Komitesi delegesi gibi göstererek İstanbul Şehzadebaşı’nda bir evde “Türk ve Hint İslam Kardeşliği” adlı bir cemiyet kurmuştur [5]. Millî Mücadeleyi zayıf duruma düşürmek, Ankara hakkında bilgi toplamak ve en önemlisi Mustafa Kemal’e suikast tertip etme görevlerini üstlenen Mustafa Sagir, kendisini Türk ve Müslüman dostu bir Hint Müslümanı olarak tanıtarak, İstanbul’da bulunan Hüsamettin Ertürk’e bağlı Karakol Cemiyeti grubundan bazı üyelerin güvenini kazanmıştır. Ankara ile irtibatlı ve İstanbul’dan gizli yollardan Anadolu’ya silah ve insan kaçıran, önemli istihbarı bilgiler elde eden gizli teşkilatın ve özellikle Hüsamettin Ertürk’ün şüphesinden kurtulmak ve kendisine inanmalarını sağlayarak aldığı görevi yerine getirmek maksadıyla Anadolu’ya geçmek isteyen Mustafa Sagir’i İngilizler tutuklayarak iki hafta göz altında tutmuşlardır. Karakol grubundaki kişilerden bazıları ile irtibat kuran Mustafa Sagir, plan gereği (İngiliz Gizli Servisi) göz altında tutulduğu Arapyan Hanı’ndan kaçarak Karakol teşkilatının itimat sağladığı üyeleri tarafından gizli yollardan Anadolu’ya gönderilmiştir.
İstanbul’da Mustafa Sagir ve İngilizler bu tertipleri düzenlerken, Mustafa Sagir ve onunla irtibatlı cemiyet üyelerini gizlice takip ettiren Hüsamettin Ertürk, Mustafa Sagir’in casus olduğu şüphesiyle Ankara’yı durumdan haberdar etmiştir [6]. Deniz yoluyla 28 Kasım’da İnebolu’ya gelen Mustafa Sagir’i, Yarbay Kemaleddin Sami Bey, törenle karşılamış, otomobille önce Kastamonu’ya götürerek misafir etmiş, 2 Aralık’ta ise Ankara’ya ulaştırmıştır [7]. Mustafa Kemal ile görüşen Mustafa Sagir Hürriyet oteline yerleştirilmiştir. Basın mensuplarına verdiği beyanatta; Mustafa Kemal ile görüşmelerin olumlu geçtiğini, Millî Mücadeleye yardım edeceğini, Hintli Müslümanlardan toplanan paraları Meclis Başkanı Mustafa Kemal’e teslim edeceğini söylemiştir. Mustafa Sagir, ertesi gün Yeni gün Gazetesi’nin sahibi Yunus Nadi ile görüşerek Ankara’nın durumu ile bilgi edinmeye çalışmıştır.
Sürekli gözlendiğinin ve kontrol altında tutulduğunu farkında olmayan Mustafa Sagir, Ankara Hükümeti'nin güvenini kazandığını düşünerek İstanbul’da bulunan İngilizlere, edindiği bilgileri iletmek amacıyla dahiliye vekaleti aracılığıyla Hint Hilafet Komitesine yazdığı bir mektubu göndermek istemiştir. Ankara Hükumeti, Mustafa Sagir’in mektuplarında şifrelenmiş ve okunmayan satırları kimyager Avni Refik Bekman Bey’e incelettirmiştir. Yapılan incelemede; görünmeyen mürekkep kullanılarak yazılan iki satırlık kırmızı yazılar amonyak kullanılarak ortaya çıkartılmıştır. Bir müddet daha takip edilen Mustafa Sagir; Mustafa Kemal Paşa’nın faaliyetleri ile bir tetikçi tutarak Mustafa Kemal’e yapacağı suikastın ayrıntılarını anlattığı son mektubunun da deşifre edilmesi üzerine casusluk suçu ile tutuklanmıştır [8].
Mustafa Sagir, sorgusunda kendisine gizli mürekkeple yazılan mektuplar gösterilene dek suçlamaları reddetmiştir. Mektupları gördükten sonra İngiltere’nin kendisini nasıl olsa kurtaracağını düşünerek daha önce diğer ülkelerde yaptığı casusluk faaliyetlerini anlatmış, Ankara’ya ise Türkler ile Rusların arasını bozmak amacıyla geldiğini söylemiştir [9]. Londra Konferansı’nda Ankara Hükümeti'ne, İngilizlerin baskı yapacağına ve kendisinin serbest bırakılacağına inanan Mustafa Sagir, konferans sonunda umduğunu elde edemeyince yeniden itiraflarda bulunarak Binbaşı Noel ile yaptığı mektuplaşmaları hakkında bilgi vermiştir.
Mustafa Sagir’in Ankara İstiklal Mahkemesi’nde süren sorgusu ve yargılama; 23 Mayıs 1921 tarihinde mahkemenin oy çokluğu ile verdiği idam kararıyla sona ermiştir. 24 Mayıs 1921 tarihinde Ankara’da Karaoğlan Çarşısı Meydanı’nda büyük bir kalabalık önünde, mahkeme kâtibi Rıza Bey tarafından yüzüne mahkeme kararı okunan Mustafa Sagir asılarak idam edilmiştir [10].
Mahkemenin kararı şöyledir;
“İngilizlerden aldığı talimatla Hint Hilafet Komitesi delegesi süsü ile casusluk yapmak üzere Ankara’ya geldiği, Ankara’da İstanbul’da Ferit Cavit adresine kimyevi terkipli gizli olarak yazdığı mektuplarla Anadolu Hükumeti ve Mustafa Kemal Paşa ile ilgili malumat gönderdiği iddiasıyla mahkememize tevdi edilen İngiliz tebaasından Hindistan Peşaver şehrinde mütevellit 34 yaşlarında Mustafa Sagir bin Zekeriya’nın icra kılınan Mahkeme-i aleniyelerinde Hintli Mustafa Sagir’in 10 yaşından beri İngiliz hesabına casusluk yapmak üzere sureti mahsusa da yetiştirildiği ve bir çok yerde İngilizlerin namı ve hesabına casusluk yaptığı ve ahiren İngiliz Hariciye Nezareti muvafakatı ve İngilizlerin İstanbul’da casusluk yapmaya memur ettikleri Miralay Nelson’un emri ile İstanbul’a gelip Anadolu’nun İtimadını kazanmış bazı kimselerle müştereken Türk-Hint Muhadenet Cemiyeti namı ile bir cemiyet kurduğu ve daha sonra Karakol Heyeti Merkeziyesi’nden aldığı itimatname ve vesikayı hamilen kendisine Hint Hilafet Cemiyeti Murahhası süsü vererek Ankara’ya geldiğini ve Ankara’da kimyevi bir terkip ve eczalı mürekkeple yazılmış mektuplarla İngilizlere mahrem hususları bildirdiği ve bu suretle casusluk yaptığı ve gerek ele geçen delillerle ve gerek kendi itirafları ve yapılan muhakeme esnasında şahitlerin beyanı ile mertebesübüta vasıl olan Hintli casus Mustafa Sagir’in saiben idamına karar verildi”[11].
Sonuç olarak; İngilizler, Millî Mücadeleye engel olmak için İstanbul’da ve Anadolu’da yoğun şekilde casusluk faaliyeti yürütmüşlerdir. Amaçları Türk Milleti’nin direnişini akamete uğratmak ve lider kadroda bulunanları ortadan kaldırmaktır. Ancak; İngiltere, çok iyi yetiştirdiği, her görevi başaran, ödüller verdiği Hintli Mustafa Sagir ve diğer casusları vasıtasıyla Avrupa, Asya ve Orta Doğu’da elde ettiği istihbarat üstünlüğünü Anadolu’da kuramamış ve yenilmiştir. Onların tahmin etmedikleri ölçüde vatan sevdalısı, işini sanata dönüştüren, Teşkilat-ı Mahsusa’nın küllerinden doğmuş Türk istihbaratçıları en az İngiliz gizli servisi kadar maharetliydiler. İstanbul, Ankara İzmir, Samsun, Trabzon, Antep, Adana ve İnebolu’da yurda girecek casuslara göz açtırmayan bir istihbarat örgütünün varlığı İngilizlerin bile hesaplarında olmayan bir durumdur. Üstelik insanları tanımak ve örgütlemek yeteneği ile şayan-ı hayret bir sezgiye sahip olan Mustafa Kemal’in Türk Milleti’nin önderi olarak Millî Mücadelenin başında olması da İngilizler için bir şansızlık sayılmalıdır.
Dipnotlar
[1] Esat ARSLAN; “1921 Yılının İlk Yarısında Türk, Fransız-İtalyan Yakınlaşması Karşısında İngiliz Politikası ve Mustafa Sagir Olayı”, s.192, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Atatürk Araştırma Yayınları, Ankara, 1995.
[2] Ergun AYBARS; “İstiklâl Mahkemeleri, Cilt I-II, (1920-1927)”, s..67, İleri Kitabevi, 1995, İzmir.
[3] Hâkimiyeti Millîye,7 Haziran 1921.
[4] Hâkimiyeti Millîye, 22 Mayıs 1921.
[5] Salih KIŞ; “İşgal ile İstiklal Arasında Anadolu’da Bir İngiliz Casusu”, s.200, Tarihin Peşinde, Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2009, sayı:1, s. 195-210.
[6] Samih Nafiz TANSU; “İki Devrin Perde Arkası”, s.318, İlgi Kültür Sanat ve Yayıncılık, 2016, İstanbul.
[7] TANSU; “İki Devrin Perde Arkası”, s.308.
[8] AYBARS; “İstiklâl Mahkemeleri, Cilt I-II, (1920-1927)”, s.68.
[9] KIŞ; “İşgal ile İstiklal Arasında Anadolu’da Bir İngiliz Casusu”, s.203,
[10] AYBARS; “İstiklâl Mahkemeleri, Cilt I-II, (1920-1927)”, s.68-69.
[11] TANSU; “İki Devrin Perde Arkası”, s. 324-325.