Baha YILMAZ'ın 05 Haziran 2023 tarihli yazısı

Aslında gündelik siyaset okumaları dipsiz bir kuyu gibidir. Hatta bana sorarsanız gayya kuyusu gibidir. Ancak Türkiye’de toplumun afyonu din değil siyasettir. Herkes bir nebze olsun bu afyonu tadar. Her canlının ölümü tatması gibi değil tabii ki… Ekonomi üzerinden okumalar yapabilmek için mevcut politikaları anlamak ve saha pratiklerinin başarısını görmek için ölçümlemelere başvurmanız gerekir. Ancak içinde bulunduğumuz bir süreç buna çok da elverişli değil. Çünkü bildiğiniz üzere bir seçimden çıktık ve yeni bir kabine ile tanıştık.

Teknokrat Bir Kabine: Gözlerimi Kaparım, Vazifemi Yaparım

Tanıştık kelimesi çok da yersiz değil. Neden derseniz; yeni kabinedeki birkaç isim hariç görev alan bakanların çoğunu tanımıyoruz. Tanıdığımız isimlere gelince özellikle ekonomi yönetimine gelen isimler tanıdık tabii ki. Mesela, Mehmet Şimşek ya da Cevdet Yılmaz. Ya da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki gibi. Bir de kamuoyunun yakından tanıdığı Hakan Fidan, Fahrettin Koca gibi tanıdık isimler var. Ancak gerisini pek tanımıyoruz. Kabineden ilk izlenimiz ise teknokrat bir kabinenin oluşturulduğunu görüyoruz. Bu teknokrat kadronun bir restorasyon dönemin habercisi olabilir mi? Zaman içerisinde göreceğiz. Özellikle Mehmet Şimşek’in kabinede olması ayrıca Cevdet Yılmaz’ın Cumhurbaşkanı yardımcısı olması ise meselenin önümüzdeki süreçte ekonomide yoğunlaşacağını gösteriyor. Devir teslim töreninde Mehmet Şimşek’in rasyonel ekonomi vurgusu ise üstünde durulması gereken başka bir konu. Sanırım önümüzdeki günler bir hayli zorlanacağız. Çünkü enflasyonun orta vadede düşürülmesi demek biraz zorlanacağımızın habercisi. Hele bir de Merkez Bankası Başkanının değişmesine şahit olursak ortalık bir hayli ısınacak demektir.

Türk tipi ekonomi modeli olarak tabir edilen kalkınma modelinin; faizlerin indirilerek enflasyonun düşeceğini ve kalkınmanın olacağını iddia eden görüşün önümüzdeki süreçte tasfiyesini izleyebiliriz. Sanırım bu anlamda bazı bürokratik mevkilerdeki yöneticilerin değişimine de tanık olabiliriz. Örneğin TÜİK gibi. Mehmet Şimşek ile uluslararası piyasalara güven vermek isteyen bir hükümet ile karşı karşıyayız. Ancak şu kesin ki yurt dışından yatırım ve fon çekmeye çalışan bu yeni kabinenin en önemli göstergesi hiç şüphesiz hukuk ve adalette neler gerçekleştireceği olacaktır. Çünkü paranın adres ararken hukuk, istikrar ve öngörülebilirlik gibi aradığı bazı kriterler var. Bir diğer husus ise geçtiğimiz süreç içeresinde yurt dışına çıkmış yerli bir sermaye de var. Eğer bu sermayede içeri girmeyi göze alırsa yabancı sermayeye bile ihtiyaç kalmayabilir en azından kısa vade için bunu söyleyebiliriz.

Batıya Açılan Bir Kabine

Yeni kabinenin teknokrat bir kabine olduğunu söylemiştik. Bir diğer özelliği ise batı ile iyi ilişkiler kurabilecek, batıyı tanıyan isimlerin ağırlıklı olduğunu görüyoruz. Yine en başta tabi ki Mehmet Şimşek’i örnek verebiliriz. Ardından Cevdet Yılmaz, Mahinur Özdemir Göktaş, Hakan Fidan, Yaşar Güler’i sayabiliriz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni kabine ile önümüzdeki süreç içerisinde farklı bir politikaya geçebileceğini öngörebiliriz. NATO’da İsveç’in üyelik durumunun sonucunun, F16 sürecinin nereye varacağını sanırım biraz takip edenler bu politikaların nereye evrileceğini kestirebilirler. Özellikle Azerbaycan ile sorunlar yaşayan İran’ın Afganistan sınırında da Taliban ile çatışmalar yaşadığı bir dönemde Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı yemin törenine katılması başka bir takibe mazhar bir olay olsa gerek. Devletler arasında kullanılan diplomatik lisanın içerisinde okunduğunda Başbakan Paşinyan’ın yemin törenine katılması ilerleyen dönemde Ermenistan’ın Rusya ve Batı ile olan ilişkilerinde bir değişiklik sinyali olarak algılanabilir. Bekleyip göreceğiz.

Muhalefetin Arzusu Erdoğan’a Kısmet Olabilir

İran bu süreçte kritik önemde olacaktır. Suriye ve Irak’ta uyguladığı saha uygulamaları ve politikalarıyla Türkiye’ye pek rahat vermediği açık bir gerçek. Karabağ sürecinde Ermenistan’a verdiği destek ise hâlâ akıllarda. İran ile ilişkilerde farklı manzaralar ile karşılaşırsak şaşırmayalım. Bir önceki kabineye göre milliyetçi kanattan şu an için bir bakanın bulunmaması farklı değerlendirilebilir. Ancak ilk etapta söylenebilir ki; batı ile ilişkilerini ısıtmak isteyen bir Türkiye Avrasya hayallerinden vazgeçiyor olabilir. Muhalefetin ön gördüğü bir değişimi Türk siyasi tarihinin en zeki siyasetçi unvanını almış olan Cumhurbaşkanı Erdoğan gerçekleştirirse şaşırmayalım.

Sakallı Celal’in meşhur bir sözü geliyor aklıma; “Türkiye’de aydın gеçinеnlеr Doğu’ya giden bir gemide Batı’ya koşmak derdindedir” demişti. Bu sözü bugünün şartlarına uyarlarsak; kaptan dümeni çoktan batıya doğru kırmış gözüküyor. Bu saatten sonra bu gemide Doğu’ya koşanlar düşünecek.