Sedat SADİOĞLU'nun 20 Şubat 2023 tarihli yazısı: Akil İnsanlar Nerede?
Bu başlıktaki “akil insanlar”, “yörenin kanaat liderleri” ya da “çok bilen meşhurları” tabii ki değil! Burada kastedilen, konusunda otorite olan ve bu güzel ülkemiz için çıkarsız çalışanlardır. Peki kim bunlar; yöre ya da ihtisas (!) üniversitelerin akademisyenleri (profesörler), yerel belediye imar yöneticileri, yerel bağımsız gözetim ve denetim şirketleri, bağımsız test/analiz kuruluşları, yurt dışıyla iş birliği içerisinde olunan yabancı deprem uzmanları ya da şirketleri, ileri inşaat tekniklerini bilen ve uygulayan inşaat şirketleri, yıkıcı değil yapıcı muhalefet, vicdanlı, tarafsız ve çağdaş yerel belediye başkanları, vicdanlı, tarafsız ve çağdaş bakanlar ve son olarak vicdanlı, tarafsız ve çağdaş bir cumhurbaşkanı.
Depremin üzerinden daha bir hafta bile geçmeden, televizyonlara çıkan ülke lideri; sanki bir sismik, deprem, şehircilik ve inşaat uzmanı gibi beyanda bulunup, konut yapılacak alanları nasıl açıklayabiliyor? Ya da neden böyle bir açıklama yapmak zorunda bıraktırılıyor? Nerede yüzlerce “akil cumhurbaşkanı danışmanı”? İleriye yönelik hiçbir ciddi ve ayağı yere basan bir “Deprem Eylem Planı”mız yok, koordinasyon da çok yetersiz, olanları üzerine alıp, hatalarını kabul eden ise hiç kimse yok, kaçanlar ise çok, bazı müteahhitler toprak altında (ilahi adalet de var) ve üst makamlardan hiç de istifa etmeyi düşünen bir yetkili yok! Çok yazık!
1995 yılında Japonya’nın KOBE şehrinde yaşanan depremden sonraki intihar olayını hatırlayanlar var mı? Tüm sorumluluğu üzerine alan Belediye Başkanı Takumi Ogawa’nın önce halkından özür dilemesi ve arkasından da yaşamına son vermesi ne kadar düşündürücü, değil mi?
Ülke liderinin açıklamasına tekrar dönecek olursak, kamu vicdanını rahatlatması düşünülen bu tür yapıcı ve yatıştırıcı açıklamalar, yine de bilimsel, geçerli ve mantıklı olan bir yola çıkmıyor! Burada akil insanlara düşen görevler çok. Bir de Müslümanlığımızı da sorgulamamız gerekir. Fırsatçılık, sahtekârlık ve işi bilmeyenlerin üst makamlara atanması, üstelik (belki de en kötüsü) bilimsellikten uzaklaşmak! Herkes şu hadisi de çok iyi bilir ki, “İlim Çin’de de olsa gidin ve alın!” Bu güzel ve evrensel hadisi ne çabuk unuttuk, değil mi?
Keşke bir “deprem bakanlığı”mız olsaydı ve deprem bakanı çıkıp şu açıklamaları yapabilseydi, kamu vicdanı biraz olsun rahatlayabilirdi; “Çin, Alman ve Japon deprem ve inşaat uzmanlarıyla görüşüyoruz. En geç bir ay içerisinde uydu fotoğrafları da dâhil, elde edilen bilimsel veriler ışığında, uygun konut alanlarının yerleri belirlenmiş olacaktır. Burada yapılan konutlar, dokuz büyüklüğündeki depremlere dayanıklı olacaktır. Halkımızın artık içi rahat etsin!” İşte bu kadar…