Mert Can DUMAN'ın 29 Kasım 2023 tarihli yazısı: Anka Kuşu
Dış ticaret ile ekonomik büyüme arasındaki tarihsel ilişkiye baktığımızda, Adam Smith’in Ulusların Zenginliği kitabını yazmasından bu yana geçen yaklaşık 250 yıl boyunca, kitapta yer alan ülkelerin dış ticarete açıldıkça daha fazla büyüme ve refah ile ödüllendirilecekleri savının gerçek olduğunu tecrübe ettik. Kapalı ekonomilere nazaran açık ve doğru ticaret politikalarıyla dünyaya entegre olan ülkelerin daha hızlı büyüyüp refaha kavuştuklarını görmek mümkün. Hatta bu noktada bir mucize edasıyla ders kitaplarında okutulan Asya Kaplanları’nı da örnek olarak verebiliriz. Doğru ticaret politikaları ve ihracata dayalı büyüme modeli ile 20. yüzyılın son dönemini hızlı büyüme ve kalkınma süreciyle geçiren Tayvan, Singapur, Hong Kong ve Güney Kore’den bahsediyoruz.
İsterseniz ticaretin büyümeyi nasıl beslediğine kısaca bir göz atalım. Birincisi, ülkeler küresel ticaret yoluyla birbiri arasındaki mal ve hizmet alışverişini sağlar ve pazar çeşitliliğini artırır. Sadece iç pazara değil, dış pazara da ürün üretme ve satma imkânı bulan firmalar böylece yeni pazarlar vesilesiyle beceri setlerini artırabilir. İkincisi, küresel ticaret yoluyla kaynakların daha etkin kullanımı sağlanır ve üretim süreçlerinin daha etkin, verimli bir hâle dönüşmesine imkân sağlanır. Hiç şüphe yok ki ticaret ile birlikte yeni teknolojilerin, iş pratiklerinin de benimsenmesi mümkün. Üçüncüsü, küresel ticaret, işletmelerin büyümesini ve genişlemesini destekleyerek istihdam yaratır. Daha fazla istihdam, nüfusun gelir seviyelerini artırabilir. İşletmelerin uluslararası pazarlarda faaliyet göstermesi, yerel iş gücünü istihdam etme, ücret düzeylerini yükseltme potansiyeli sunar. Dördüncüsü, ticarete açık ülkeler kendi güçlü yönlerine odaklanarak ürün ve hizmet üretiminde uzmanlaşmayı sağlayabilir. Bu durum da tabii ki yüksek verimlilik ve üretkenlik yoluyla büyümeyi ve kalkınmayı hızlandıran bir unsur. Beşincisi ve sonuncusu ise ülkelerin ticaret yoluyla yumurtalarını farklı sepete koyabilmesi. Olası bir risk durumunda ülkeler, farklı pazarlarda risk yönetimini gerçekleştirebilir.
Ticaretin büyümeye olan katkısı ve faydası böyleyken son dönemde küresel ticaretin büyümeyi eskisi kadar yüksek oranlarda besleyemediğini de görüyoruz. Dünya Ticaret Örgütünün verilerine göre 2015’ten bu yana küresel ticaretin büyümeden daha yüksek bir artış oranına sahip olduğunu gördüğümüz yıl sayısı yalnızca %2. 2021’de salgın sonrası dönüşün getirdiği patlama etkisiyle hızlı büyüyen küresel ticaret hacmi 2022 yılında ise %2,7’lik artış oranıyla %3 oranında gerçekleşen küresel büyüme oranının altında kaldı.
Yine Dünya Ticaret Örgütünün “Mal Ticareti Barometresi”ne göre ise küresel mal ticaretinde toparlanma eğilimleri söz konusu. Eşik değer olan 100’ün hemen üzerinde, 100,7 düzeyinde gerçekleşen endeks değeri, küresel ürün ticaretinin büyüme tarafında olduğunu ifade ederken son 10 yıllık grafiğe baktığımızda ise tedrici bir yavaşlamanın ardından yeniden büyümeye doğru hareket edilmeye başlandığı görülüyor.
Uluslararası Para Fonu (IMF), 2023 yılı için küresel büyümeyi yine %3 düzeyinde bekliyor. Bakalım yukarı yönlü hareketine başlasa da bir süredir devam eden, yavaşlayan küresel ticaret hacmi küllerinden doğabilecek mi? Hep beraber göreceğiz.
Güzel ve sağlıklı bir hafta geçirmeniz ümidiyle...