Mert Can DUMAN'ın 25 Temmuz 2024 tarihli yazısı: Okuma ve Anlama Üzerine
Bu haftanın başında haber sitelerinin sosyal medya hesaplarından peşi sıra yayımlanan bir manşet vardı: ‘Türkiye 2028’de dünyanın en büyük 9. ekonomisi olacak. İngiltere ve Fransa’yı geride bırakacak.’ Kulağa çok güzel geliyor değil mi? Kesinlikle. Zaten kulağa çok güzel geldiği için haber hızla yayıldı. Evet, IMF’nin dört yıl sonraki öngörülerine göre Türkiye’nin ekonomik büyüklüğü 4,66 trilyon dolar ile İngiltere’nin, Fransa’nın, İtalya’nın ve İspanya’nın da önüne geçiyor ama hesaplamanın nasıl yapıldığını, bu sonucun neyi içerdiğini bilmeyenler ‘Durun yahu, işin aslı pek de öyle değil’ dediğimiz için bize kızdı.
Türkiye’nin toplam ekonomik büyüklüğü 2024 yılının ilk çeyreği itibarıyla 1,16 trilyon dolar. Bunu biz demiyoruz, Türkiye’nin resmi istatistik kurumu olan TÜİK söylüyor. Peki haber sitelerinin birbiriyle yarışırcasına haber geçtiği bu bilgi de neyin nesi? IMF’nin 2028 yılında Türkiye’nin dünyanın en büyük 9. ekonomisi olacağını söylediği hesaplama Satınalma Gücü Paritesi kullanılarak ve ülkeler arasındaki fiyat farklılıkları giderilerek yapılan bir hesaplama. Ekonomilerin gerçek büyüklüğü ise Türkiye’nin 1,16 trilyon dolar büyüklüğe sahip olduğunu ortaya koyan cari fiyatlarla yapılan hesaplama. Yani haber sitelerimizin manşet geçtiği gelişmenin olabilmesi için her yıl istisnasız %33 büyümesi gerekiyor. Son 22 yıldır Türkiye ekonomisinin ortalama yıllık büyüme oranının %5,5 düzeyinde olduğunu düşünürsek bunun pek de mümkün olmadığını söylemek için âlim olmaya gerek yok.
Ülkemizde ve dünyada olup biten bazı şeyleri değerlendirmek için âlim olmaya gerek yok evet ama okuyup anlamak da bu sürecin olmazsa olmazı. Sosyal medyanın yoğunluğunun arttığı son dönemde özellikle ülkemizde yanlış bilgilerin hızla yayılması, doğru bilgilerle, verilerle, istatistiklerle, bilimle ‘gerçek’ doğruları ortaya koymaya çalışanların giderek çok daha zorlanmasına sebep oluyor. Aynı havayı teneffüs ettiğimiz insanlar yanlış bir bilgiye sarılınca doğru adımları atmak da giderek çok daha imkânsız hal alıyor. İşte bu sefer ‘ülkemizi ilk 10’a taşımak için aslında yapmamız gerekenler…’ diye söze başladığınızda inanılmaz bir tepkiyle karşı karşıya kalıyorsunuz.
Bir hastalığınız olduğunda tedavi olabilmek için atmamız gereken ilk adım aslında hasta olduğumuzu kabul etmek. Hastalığınızın ne olduğunu idrak ettikten sonra doğru tedavi sizi tekrar sağlığınıza kavuşturabilir. Ancak örneğin ateşiniz varken ağrı kesici içmek, mideniz ağrırken öksürük şurubu içmek sizi çok da tedavi etmez, hatta vücudunuzda başka sorunlara yol açar. Maalesef ülkemizde giderek kaybettiğimiz okuma, anlama, tartışma ve değerlendirme becerisi, sorunlarımızı çözüme ulaştırmaktan ziyade daha da büyütmemize sebep oluyor. Örneğin veriye, istatistiğe, bilime dayanarak ülkemizi dünyanın en büyük ekonomileri arasında konumlandırmak için atmamız gereken adımları söylediğimizde çekememezlikle, insanlığın yüzyıllar önce evcilleştirmesinin ardından hayatlarımıza eşlik eden ve bu dünyayı paylaştığımız canlıları yaşatabilmek için atmamız gereken adımları söylediğimizde sorunu inkâr etmekle itham edilmek, sorunun çözümden giderek uzaklaşmasını beraberinde getiriyor.
Bir şeyi gerçekten bilmek, onu anlamakla olur. Bilebilmenin gücüne erişebileceğimiz günler umarım çok uzakta değildir.
Güzel ve sağlıklı bir hafta geçirmeniz dileğiyle.