Mert Can DUMAN'ın 10 Temmuz 2024 tarihli yazısı: Geliyor Gelmekte Olan

Türkiye’de yürürlükte olan 618 sayılı Limanlar Kanunu, limanların işleyişine ilişkin hükümleri düzenlerken, iki gün önce Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 618 Sayılı Kanun’da Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun ile yeşil dönüşüm sürecine ilişkin önemli bir adım atıldı. Bu değişiklikle birlikte, limanlarımızda yük veya yolcu elleçleme amacıyla gelen veya limanlarımızdan ayrılan ticari gemilerin saldıkları sera gazı emisyonları karşılığı olarak tahsil edilen bedeller, genel bütçeye özel gelir olarak kaydedilecek. Bu bedeller, doğrulanan sera gazı emisyonları ile Avrupa Birliği Emisyon Ticaret Sistemi güncel karbon fiyatı temel alınarak belirlenecek ve her yıl bir önceki yılın toplam bedeli olarak ödenecek. Ezcümle, bu düzenleme ülkemizin ayak sesleri çoktan duyulmaya başlayan Emisyon Ticaret Sistemi’nden ayrı hareket edemeyeceğinin bir göstergesidir.

Yeşil dönüşümün önemli hususlarından birisi Emisyon Ticaret Sistemi (ETS). ETS, karbon emisyonlarını azaltmak için piyasa temelli bir mekanizma sunar ve bu süreçte karbon emisyonlarına bir maliyet yükler. Böylelikle, sera gazı salınımını azaltmak için teşvik edici bir araç olarak işlev görür. ETS'ye uyum sağlamayan ülkeler ise karbon fiyatlamasının getirdiği ilave yükümlülükler ile uluslararası pazarlarda rekabetçiliklerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalır. Bu noktada küresel pazarlarda rekabetçiliğini artırmayı hedefleyen Türkiye'nin ETS’ye uyumu söz konusu rekabetçi gücünü kaybetmemesi açısından büyük önem taşıyor.

Türkiye'de yürürlüğe giren bu yeni düzenleme, 1 Ocak 2026 itibarıyla devreye girecek olan Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması ile birlikte değerlendirildiğinde, karbon fiyatlamasının artık küresel konjonktür için kaçınılmaz bir gerçek olduğunu ortaya koyuyor. Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması ile birlikte ihraç ürünleri emisyon yoğun ülkelerin rekabetçiliği olumsuz etkilenecek ve aralarında ülkemizin de olduğu bu ülkeler ihracat rekabetçiliğini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacak.

Türkiye, sanayi ve ticaret sektörleri itibarıyla yeşil dönüşüm sürecinde arzu edilen düzeyin biraz uzağında ne yazık ki. Öyle ki, ticaret tarafında yürürlüğe girmesi çok yakın bir döneme yaklaşan ETS’nin etkilerinin ne kadar büyük olabileceği henüz o kadar da etkin bir şekilde idrak edebilmişe benzemiyor. Sanayi tarafında üreticiler ve üretim merkezleri, emisyon yoğun ürünlerde yeşil dönüşümü gerçekleştiremediklerinde karşı karşıya kalabilecekleri ilave maliyetlerin analizini henüz yapabilmişe benzemiyor. Dolayısıyla, ayak sesleri güçlü bir şekilde duyulan bu sürece uyum sağlamak, oyunun sadece kurallarının değil kendisinin değiştiği bu yeni düzende treni kaçırmamak adına öncelikli olarak atmamız gereken adımlar var. Bunlardan birincisi ve belki de en ivedi olanı, yeşil dönüşüme uyum sağlama ve alt kırılımlarıyla birlikte karşı karşıya kalma tehdidinde olduğumuz ilave maliyetlerden uzak durma hedefiyle yasal ve düzenleyici çerçevenin güçlendirilmesi. Hızlı şekillenecek ve temellenecek yasal altyapıyla birlikte yeşil teknolojilere yönelik ivmelenecek yatırımlar, bu sürecin daha da hızlı gerçekleşmesine vesile olacak. Tabii ki bu süreçte, yeni yatırımların doğru finansmanı da kilit rol oynuyor. Çevre dostu projelere ve geliştirilecek teknolojilere odaklanan finansman bu sürecin daha etkin hayata geçirilmesini sağlayacak.

Yapılması gerekenler aşikâr. Yapılması gerekenlerin yapılması gereği daha da aşikâr. Yeşil dönüşümün ve dönüşüm ile birlikte ülkemizin karşı karşıya kalabileceği tehditler bu kadar yakınımızdayken Türkiye’nin yeni dönemin üretim gücü olma fırsatını avantaja çevirmesi ve sahip olduğu rekabetçi gücünü kaybetmeden daha da artırması için geleceği şekillendirecek unsurların başında gelecek yeşil dönüşüme hızlı ve etkin bir şekilde ayak uydurması gerekiyor. Fırsatlar, tehditlerle birlikte geliyor. Hangisiyle karşı karşıya kalacağımızı bizim adımlarımız belirleyecek.

Güzel ve sağlıklı bir hafta geçirmeniz dileğiyle.