Mert Can DUMAN'ın 21 Ağustos 2024 tarihli yazısı: Küresel Ekonomide Yavaşlama Emarelerinin Etkileri
Küresel ekonomide duraksama ve belirsizliklerin artması, dünya ekonomileriyle entegre olan Türkiye için önemli bir risk oluşturuyor. Özellikle gelişmiş ülkelerde ve Türkiye'nin en büyük ihracat pazarı olan Avrupa Birliği'nde gözlemlenen ekonomik duraksama sinyalleri, ihracatımızın yavaşlamasına neden olabilir. Talebin azalmasıyla birlikte, Türkiye'nin dış ticaret hacminde önemli kayıplar yaşanma olasılığı artıyor.
Türkiye'nin ihracat pazarlarında yaşanan bu yavaşlama, başta otomotiv, tekstil ve makine gibi yüksek katma değerli sektörler olmak üzere, geniş bir yelpazeyi etkileme potansiyeline sahip. Türkiye'nin AB pazarına yönelik ihracatında yatay bir seyir, AB pazarının büyüme performansındaki düşüş ve bu durumun talebe yansımasının bir sonucu. AB'deki ekonomik durgunluk, Türk ihraç ürünlerine olan talebi azaltırken, Türk şirketlerinin rekabet gücünü koruma çabalarını da zorlaştırmaktadır.
Bunun yanı sıra, yeşil ve dijital dönüşüm süreçlerinin de eğer gerekli adımlar atılamazsa Türkiye'nin ihracatını zorluklarla karşı karşıya bırakması muhtemel. AB'nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) gibi yeni düzenlemeler, Türk ihraç ürünlerinin AB pazarına girişini zorlaştırabilir ve ek maliyetler getirebilir. Bu durum, özellikle karbon yoğun sektörlerde faaliyet gösteren firmalarımızın rekabet gücünü azaltma riski taşıyor. Türkiye'nin ihracatında önemli bir paya sahip olan demir-çelik, çimento ve kimya sektörleri gibi enerji yoğun sektörler, bu tür regülasyonlara uyum sağlamak için ek maliyetlerle karşı karşıya kalabilirler. Bu bağlamda, sanayimizin ve sanayicilerimizin giderek yaklaşmakta olan bu yeni döneme rekabetçi bir şekilde uyum sağlamak için bugünden ev ödevlerini yerine getirmesi gerekiyor.
Ekonominin birçok alanında olduğu gibi dış ticarette de riskleri farklılaştırmak, tabiri caizse yumurtaları farklı sepetlere koymak gerek. Önümüzde bizi bekleyen bulutlu havadan en az şekilde etkilenmek için ilk olarak, ihracat pazarlarının çeşitlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. AB pazarına olan bağımlılığı azaltmak ve alternatif pazarlar bulmak, olası ekonomik durgunlukların etkisini hafifletebilir. Afrika, Asya ve Güney Amerika gibi yeni pazarlara yönelik stratejik hamleler, Türkiye'nin ihracat performansını güçlendirebilir.
İkinci olarak, yeşil ve dijital dönüşüme yönelik yatırımların artırılması gerekmektedir. Türkiye, AB'nin SKDM gibi çevre odaklı düzenlemelerine uyum sağlamak için yenilenebilir enerji, enerji verimliliği ve dijitalleşme alanlarında yatırım yapmalıdır. Bu yatırımlar, Türk ihracat ürünlerinin rekabet gücünü korumak için kritik öneme sahiptir.
Son olarak ise, yüksek katma değerli ürünlerin üretimi ve ihracatı teşvik edilmelidir. Ar-Ge ve inovasyon faaliyetlerine yapılan yatırımlar, Türk ürünlerinin küresel piyasalarda daha rekabetçi olmasını sağlayabilir. Yüksek teknoloji ürünlerinin ihracat içindeki payının artırılması, Türkiye'nin ekonomik durgunluklardan daha az etkilenmesine katkı sağlayabilir.
Sonuç olarak, küresel ekonomideki duraksamanın Türkiye'nin ihracatına olası etkileri göz önünde bulundurulduğunda hem pazar çeşitlendirilmesi hem de yeşil ve dijital dönüşüme yönelik yatırımlar büyük önem taşıyor. Türkiye'nin rekabet gücünü koruması için bu stratejik adımların bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor.
Tıpkı Cumhuriyetimizin kurucusu ve kutlu istiklal mücadelemizin başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi; zafer, zafer benimdir diyebilenlerindir. 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.
Güzel ve sağlıklı bir hafta geçirmeniz dileğiyle.