Elif Başak Boyacı'nın 9 Ocak 2023 tarihli yazısı: Anlaşılan Özgürlük
"Bütün bir tarih insanlığın özgürlük arayışından ibarettir" der Marx. Özgürlük tarih boyunca filozoflar, düşünürler ve ideolojiler tarafından konu edinilmiştir. Özgürlüğün ifade ettiği anlam ise her ideoloji her filozof her düşünür açısından farklılık göstermiştir.
Bireysel özgürlük üzerine kurulan bir ideoloji olan "Liberalizm", diğer ideolojilerle farklı özgürlük anlayışına sahip olmasının dışında kendi içinde de özgürlük anlayışı farklılık göstermiştir. "Negatif özgürlük" ve "pozitif özgürlük" anlayışlarına sahip olan Liberalizm farklı ilkelerin ideolojide yer edinmesiyle farklı türlere bölünerek farklı özgürlük anlayışlarının benimsenmesine sebep olmuştur.
Negatif özgürlük anlayışı içinde olan klasik liberaller, özgürlüğü bireyin davranışlarında her türlü dış müdehaleden, engelden, zorlamadan bağımsız olabilmesiyle değerlendirirken, eşitlik kavramıyla özgürlük arasında bir denge kurmayı amaçlayan müdehaleci liberaller yani Neo- Liberal özgürlük anlayışı içinde olan kişiler, bireysel özgürlüğü savunurken bunun yanında bireysel özgürlüklerini yerine getirebilecek güç ve yeterliliğe sahip olmalarını özgürlük olarak adlandırmışlardır. Özgürlük anlayışlarındaki bu fark dolayısıyla sınırlı devleti savunan klasik liberaller karşısında müdehaleci liberalizm, bireylerin güç ve yeterliliğe sahip olmasını sağlayacak siyasal otoriteye daha geniş bir rol biçmektedir.
Kapitalist sistemde emeğini satmak zorunda olan insanlar, toplumsal sınıflar, Marksizm ve özgürlük… Bireyin davranışlarına gelen sınırlamaları devlet ve insanlarla sınırlandıran Liberalizm’e karşılık olarak Marksizm, bireyin özgürlüğünü kişinin üretim koşullarına doğal zorluklara ve insanın kendi doğasına hakim olmakla açıklar. Bireyin özgürlüğünü “eşitlikçi özgürlükle” ifade ederken eşitliği, Anayasa’da bulunan kişisel özgürlük ve siyasi hakların ötesinde proleteryanın, üretim araçlarına sahip olan kapitalistler karşısındaki köleleşmesini önleyen bir eşitlik sistemini ele alır. Uzun saatler çalışan proleterin, emeğinin karşılığında aldığı ücretle kendi kaderini belirleyecek güce asla sahip olamayacağını, gerçek özgürlükten de bu şekilde uzaklaşacağını savunur.
Toplumsal sınıfların oluşmasının, özgürlüğün sağlanmasındaki en büyük engelin olduğunu savunan Marksizm, özgürlüğün sınıfsız bir toplumda var olabilirliğini, gerçek bir değer kazanabileceğini savunur. Sınıfsız topluma geçiş aşamasındaki dönemde ise özgürlük sadece proleterya’ya ait bir kavram olacaktır. Proleterya içindeki eşitlik ise ırk, din, eğitim düzeyi gibi nedenlerle yapılan ayrımları ortadan kaldıracaktır.
Marksizmde büyük mücadelelerle elde edilebilecek, kazanılması gereken bir durum olarak karşımıza çıkan özgürlük, kapitalist sistemde insanın kendine ve topluma yabancılaşmasıyla ulaşılamayacak bir konumdadır. Her koşulda her otoriteyi reddeden Anarşizm’ de ise kazanılması gereken bir olgu olmaktan çıkan özgürlük, insan türünün bir özelliği olarak doğuştan kazanılan bir durumdur bu yüzden sınırlandırılabilirliğin sadece doğa tarafından olabileceği düşünülür.